Hakkını verebiliyorsam benim için dünya hayatının en kıymetli ödülü öğretmenliktir.
Lisede öğretmenlik stajımı yapmış olsam da yaklaşık 20 yıldır üniversitelerde yarı zamanlı hocalık yapıyorum. Medya ve iletişim dersleri veriyorum.
Bilgi çeşitliliğinin toplum içinde sağladığı rahatlığa kavuştum.
Öğrettiklerimden daha fazlasını öğrendim.
Öğretmenin iki kez öğrenmek olduğunu da…
Geçen yıl 24 Kasım’da yazdığım “öğretmenler kutsal değildir” başlıklı makaleme bazı öğretmen arkadaşlarımın tepkisi hala sürüyor.
Benim de bu görüşteki ısrarım…
Hakkı verilmemiş bir öğretmenlik sadece bir meslekten ibarettir. Kişiliğini tamamlamamış, günlük sorunlarını bahane ederek kendini adayamamışların yaptığı iş nasıl kutsal olabilir?
Demek istediğimi tam olarak tekrar ediyorum;
Öğretmenler kutsal değildir.
Öğretmenlik mesleği, müessesi hakkı verilirse yüksek değerdir.
Öğrenciler tek başına kutsal değildir.
Öğrenmek, öğrenme çabası kutsaldır.
Değerler dünyasının değiştiğini öne sürerek kendi hayatından değerler eğitimini çıkaran öğretmene hürmet edebilir misiniz?
Öğrenmeden öğretmeye teşebbüs eden bilgi yoksununa “öğretmen” demek haksızlık değil mi?
İtirazım bunlaradır. İtirazım günün getirdiği yeniliklerle barışamamış, beşeri ilişkileri hastalıklı, her an öfke patlamasıyla size ne yapacağını bilmediğiniz öğretmenleredir.
HEDEFSİZ ÖĞRETMENLİK OLMAZ
Öğrencilerin, yaşama amacı edinememiş olmasının en büyük sorumlusu öğretmenlerdir.
Sürekli eleştirilen eğitim sistemi içinde öğrenciyi avucunun içine alıp hedefi gösteren öğretmenler hakiki rehberlerdir.
Yeni nesli amaçsız, hedefsiz, umutsuz bırakanlar da yılda 4 ay tatil hayaliyle boş derslerinde evinde yatıp yuvarlananlardır.
Öğretmen, öğrenme yönetmelerini herkesten iyi bilen, okuduğunu doğru anlayan, doğru analiz yapan, bir öğrencinin tek hareketi yüzünden onu yargılamadan yarasına merhem olabilendir…
Atatürk’ün, “Muallimler! Yeni nesil sizin eseriniz olacaktır” sözü okulların duvarında sadece bir slogan mıdır?
Bazı öğretmenlerin “sen şimdiki öğrencileri gör de, bak idealizm kalıyor mu?” diyeceğini kestirebiliyorum.
Sorun şimdiki öğrencilerde değil, şimdiki öğretme biçimlerinde… Yeni öğretim metotları, öğretmende yeni tavır değişikliği gerektirir.
Bu çocuklar bu ortamları, bu dünyayı hazır buldu.
Bu ortamı bizler hazırladık.
Onlara nasıl davranacağında ısrar etmek yerine onların dünyasına girip birlikte yolculuk daha keyifli olmaz mı?
İletişimin gücünden yararlanıp yeni neslin nasıl şekilleneceğine bir de o gözle bakabilirsek; Atatürk’ün demek istediği daha net anlaşılabilir.
Sadece slogan olmakla kalmasın diye yazıyorum.
Bu bir gazete yazısıdır.
Amaç ders vermek değildir. Bazı bilinenleri daha düz ve net aktarabilmek amacıyla yazıyorum.
Mustafa Kemal Atatürk'ün sözünün başı, ortası ve sonu var.
“Muallimler! Yeni nesil sizin eseriniz olacaktır” sözü de tarihe "Millet Mektepleri Başöğretmenliği"ni kabul ettiği 24 Kasım 1928’de geçmiştir.
Devamını okumak gerekir, tekrar tekrar…
Tekrar düşünelim o halde; Yeni nesil kimin eseri olacak!
Değer üretebilen bütün öğretmenlerin günü kutlu olsun.