Geçen kıştan çıkarken, sosyal medyada bir köyün insanlarını, “domuz sürek avı” dedikleri toplu katliamdan sonra vurdukları onlarca domuzu yan yana dizerek poz verdikleri fotoğrafı gördüğümde iç isyanım depreşti.
Birkaç gün geçtiğinde insanlarla yaşamaya alışmış hayvanlara yapılan işkence haberleriyle iç isyanım, bir iç kaymasıyla utanca dönüştü.
Beni bilenler bilir; Asla karamsar değilimdir.
Dünyadaki kötülüklerin ve kötü insanların bugün ortaya çıkmadığını bilirim. Her çağda insanın her türlü duygu, düşünce ve davranışı gösterdiğini idrak edip beklentilerimi ona göre düzenlerim.
Artvin’de şuur ve vicdan yoksunu birinin, yavru ayıyı vurup can çekişirken üzerine köpekleri saldığı görüntüler gözümün önünden gitmedi.
Daha yakın zamanda Ankara’nın Haymana ilçesinde yavru eşeği köpeklere parçalatarak öldüren kişinin vicdanımda açtığı yara kanadı.
Yavru eşeği vuran kişi serbest bırakıldı. Gerekçe; şikayet eden yoktu.
Artvin’de ayı katliamını yapan kişiye para cezası verilmesinin önemi yok. Masum, her insan kadar yaşamaya hakkı olan yavru ayı geri gelmeyecek.
Pekiyi bu işin sonu nereye varacak?
Bu insanlar, serbest kalınca ödediği para cezası onları vicdan sahibi yapacak mı?
İnanın tekrar hayvan cinayeti işleyecek ama bu defa kimseye göstermeyecek, buna inanın!
İnsanda, sadece insanda kin var.
Çünkü insanı, hayvandan ayıran en belirgin özellik hatırlamasıdır…
Yani insan, hiç lüzumu yokken, bir hayvanı öldürüyorsa ve bunun kötü bir anı olarak vicdanında yara açmadan yaşamaya devam ediyorsa…
İnanın onun bu çağda insanın değerleriyle yaşadığını iddia edemezsiniz.
Bu canlara kıyan kişilerin cezası tamamen yasaları uygulayanların işi…
Ancak hayvanlara işkence yapanların tedavi edilmesi gerekir.
HER ÇAĞDA İLKEL İNSAN VAR
Avcılığı, spor kategorisine sokan ve teşvik edenler artık bu dünyanın insanı olduğunu iddia etmesin.
İlk çağlarda insanların vahşi ve hayvanları mızrakla avlayıp yediklerini, bunun dışında bir şey yapmadıkları yalanına inananlar da bilimden ve tarihsel gerçeklikten yoksundur.
Çok eski çağlarda bu dünyada hayvanlarla eşit ve birlikte yaşama hakkına sonuna kadar saygı duyulduğuna dair pek çok kalıntı var.
O zamandan kalan mağaralardaki figürlerde hayvana mızrak atan bir insanın resmedilmesine; O hayvana yapılan eziyeti protesto etmek, o görüntüden duyduğu acısını duvara resmetmekten başka bir şey yapamayan duyarlı insanın bir tepkisi olarak baktık mı?
Bakmadıysak, bütün kötülüklerin geçmişte kaldığına inandıysak bugün kendini koruyamayan hayvanı orantısız güç kullanarak, hileyle, aşağılık tuzakla öldürüyorsak o ilk çağlarda korkunç diye tasavvur edilen insanlarından daha kötüyüz.
Hayatın çağlar boyu adaleti şudur; Cana kastediyorsan bu evrende canlı kalmayı hak etmiyorsundur.
Çıkan can senin canın değilse… Her şeyi yapabileceğini düşünen yaratılmışa “insan” diyebilir miniz?
Aklı ve vicdanı gelişmemiş insanın bu dünyada diğer yaratılmışlarla bir arada yaşama hakkı olmamalı. Aklı ve vicdanı gelişmiş olanlar, o yaratığı kontrol altında tutmalı, hapsetmeli, canlıların içine sızmasına izin vermemeli. Zira yalnız kaldığında, kendisinden başka canlılara zarar verecektir.
Hayvanlara hayatının bir döneminde bilmeden eziyet ettiğini düşünen insan, huzur bulmamalı…
Çünkü vicdan; günahı temsil eder. İyiliği kutsar!
18. Yüzyılın sıra dışı düşünürlerinden Lichtenberg, “Bana soruyorsun dostum, hangisi daha iyi diye; İnsanın içini vicdan azabının kemirmesi mi, yoksa sakin sakin darağacında asılmak mı?”
Sahi, siz eğer siz…
Yavru bir ayıyı veya yavru bir eşeği vurup vahşi bir sevinç gösterisini dünyaya gösterseydiniz; Hangisi olurdu tercihiniz.
Elbette gerçek bir insan; her ikisini de yaşamamak için bir cana kıymazdı.
Son olarak;
Bir umudum var benim.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun talimatıyla hayvan haklarının korunması için Çevre, Doğa ve Hayvanları Koruma Timi oluşturulması…
Bu konuyu takip ediyorum.
Yakında güzel uygulamaların haberini verebilmek dileğiyle…
Doğanın ve hayvanların katledilmediği bir dünya umudu her zaman var.