İlk cevap: Evet!
Gazetecilikte temel kurallardan biri, haber ve yazı başlığında okura soru yöneltilmesi tercih edilmemeli…
Başlıktaki soru, yazının okunmasına yönelik ilgiyi düşürür.
Yazı başlığında soru cümlesi kullanarak bu riski göze almamın nedeni bilimsel kanıt gerektiren bir konuda ahkam kesmemek içindir.
Yine de tatmin edici bir yazı vaat ediyorum.
Covid-19 salgını, ikinci yılında bazı bilinmeyenlerle sürüyor. Bilinen ayrıntılar ise yeni araştırmalarla ortaya çıktı.
Mutasyonun seyri, kişilerin genel sağlık durumları ve psikolojik dayanıklılıklarına göre farklı sonuçlar da gösteriyor.
Aşılara rağmen görünen o ki, virüs hayatımızda hep varlığını sürdürecek.
Net şu demek; Virüs yıllar boyu tıpkı nezle, grip, kızamık gibi hastalıklarda olduğu gibi hayatımıza girdi.
YAŞAM AYNI OLMAYACAK
Neye dayanarak bunları yazıyorum derseniz; Dünyada sadece bu alanda uygulama ve araştırma yapan uzmanların görüşlerine bakarak…
ABD’li uzman Thomas Frieden, “Pandemi sürecinden geçerken” diyor, “Yaşamlarımızın aynı olmayacağını kabul etme aşamasına gelmemiz gerekiyor. Bunların uzun vadeli değişiklikler olduğu gerçeğini dünyanın özümsediğini sanmıyorum.” Şimdiden ileri teknoloji üreten, teknolojiyi her alanda kullanan ülkelerin başı çektiği yüksek kazançlı “Covid-19 endüstrisi” oluştu.
Bu bile virüsün artık hayatımızda onyıllar boyu kalacağı öngörüsünü güçlendiriyor. Aşılama sayesinde İsrail örneğinde olduğu gibi şimdiden yüzde 30 düşüş görüldü.
Ancak bu umut verici sonucun dünyanın her köşesinde gerçekleşmesi gerekir.
New Jersey’deki Quest Diagnostics Inc. İnsanların sosyal etkinliklerinin devamını öngörüyor, Bu görüşe dayanarak, küresel olarak üretilen gen algılayıcı PCR testlerin sayısının artması bekleniyor.
Koreli bir şirketin sözcüsü Jiwon Lim, “Bunun yıllarca süreceğini veya grip gibi sonsuz olacağını varsayıyoruz” dedi.
Dünyanın önde gelen ilaç üreticilerinden İsviçreli Novartis şirketi, potansiyel Covid-19 tedavilerine yatırım yapıyor. Bu konuda 500’e yakın ürün geliştirme aşamasında…
Bazı havaalanları, aşısını yaptıran yolcuların seyahat kısıtlamasını kaldırmak için yeni pasaport sistemlerine geçişe hazırlanıyor.
Gıda sektörü, virüs etkisinden uzak, insan elinin daha az temas ettiği paketleme tesisleri için robotik kollara umut bağlıyor.
SALGINLAR MEDENİYET YIKICIDIR
Yaşadığımız zamanı, “teknoloji ve bilgi çağı” diye niteliyoruz değil mi?
Yani ilk ve orta çağdan sonra yeni çağı en ileri medeniyet seviyesi kabul edersek; niye koronovirüs kontrol altına alınamıyor.
Çünkü salgınlar, bizzat medeniyet yıkıcıdır.
Uzun insanlık tarihi bunu defalarca kanıtlamıştır.
Her insan kendine göre dünyayı, bilgiyi, medeniyeti yorumlar, kendi beyin işleyişine göre hayatını şekillendirir.
Bu dönemde dijital teknoloji en etkin biçimde kullanılıyor. Ancak, aynı bilgiler dönüp dolaşıyor. Genel kabuller aynı çerçevede sıkışıp kalıyor.
Yani herkes anladığı, bildiğe çerçevelere giriyor.
Bilimin gösterdikleri, medeniyetin kazandırdıkları kişisel tecrübelerle / öznel olarak değerlendirilirse gerçeğe ulaşmak zorlaşır.
Kişisel kaygıları hayatın gerçeği kabul ederek, dijital teknolojilerle başkalarına bulaştırmak belirsizliğin karanlığını artırır.
Çünkü belirsizlik insanı başka birey yapıyor. Belirsizlikler her insanda gerginlik yaratır, karar verme mekanizmalarını olumsuz etkiler.
Umut kırıcıdır belirsizlik.
Belirsizlik karşısında yegane çare bilgidir.
İnsana dair birikimler… Psikoloji, sosyoloji, antropoloji, tarih, sağlık, tıp… Hepsinin ışığında yol almadıkça kaybedilen sadece sağlık ve sosyal yaşam düzeni olmayacak. Bugün kadar kazanılan medeniyetin temel taşları da zarar görecek.
Bu yüzyılda kazandıklarımızın geleceğe taşınması için hayatımızda uzun süre kalacağa benzeyen virüsün olumsuz etkisinden acilen kurtulmalıyız.
Bu da ancak bilimin gösterdiği yoldan yürüyerek mümkün olacaktır.