Corona virüsü Covit-19, kısacık zamanda pek çok ders verdi. Bunların başında toplum düzeninin yeniden şekillenmesi geliyor.
Yeni sosyal düzen kurmak, bir arada yaşama kültürü yeniden şekilleniyor. Gerçekte nasıl bir şekil alacağı, ne yönde değişeceğini zaman gösterecek.
Bir iletişimci, davranış bilimleri uzmanı olarak konunun kişisel ve sosyal etkilerine değinmek yararlı olabilir.
Öncelikle kişisel tarihimize baktığımızda, hayat algımızdaki değişiklikler, hayatın eskisi gibi olmayacağı duygusunu yaşatıyor.
Aile, akraba, iş hayatı ve sosyal hayatımızla ilgili yeni kararlar alıyoruz.
Basit olarak mülkiyet kavramımız eskisi gibi değil.
Sahip olduğumuz maddi imkanları, şuandaki konforumuza hizmet ettiği kadar önemsiyoruz.
Uzun vadede gayrimenkul sahibi olma hayali, çok para kazanma hırsları gücünü yitirdi.
YARINLARA BİRİKTİRME
Kadim kültürümüzde vardır, “kara günler için..” saklamak…
Daha duygusal veya insan doğasına uygun; “artık aklıma geldikçe sevdiklerimi arayacağım”, “Kıymet verip sakladığım şeyleri kullanacağım”, “istediğim şeyleri ertelemeyeceğim” gibi düşünceler ve davranışlar geliştirmeye eğilim gösteriyoruz.
İkincil olarak sosyal bakış açımızda da değişiklikler var.
Böyle durumlarda değiştiremeyeceği şeylerin peşinden ısrarla koşma hevesi, yerini gerçekçi olma haline bırakır. Çünkü kendini dinleme imkanı veren böyle zamanlarda kendi gücünü, kabiliyetlerinin sınırını keşfetme fırsatı da doğar. Enerjisini boşa harcadığını düşünen birey, toplumdan ayrılmanın kaybettirdiklerinin muhasebesini yapar. Toplumla uyumun getireceği kişisel rahatlık idrak edilir.
Sosyoloji disiplini, böyle durumlarda daha rasyonel tespitler yapar. Çünkü sosyolog, telaşa kapılan insanın yaptıklarına “soğuk seyirci” pozisyonunda bakar ve kendi değerlerinden bağımsız olarak gördüğünü objektif değerlendirir.
SOSYAL MESAFELENDİRME
Doğal afetler, salgın veya insan eliyle yaratılan olaylar sonrası kişisel ve toplumsal davranış değişikliklerini psikolog, sosyolog, sosyal psikologlar daha doğru okur.
Şimdi biraz da o açıdan bakınca görüyoruz ki; Sosyal mesafelendirme gibi kavramları bir günde topluma ezberleten; sosyolog bakışıdır.
Yani sağlığı koruma amaçlı “arayı açın” önerisi, ibadet ritüeli sayılan “safları sıklaştırın” söylemine aykırı gelebilirdi. Sosyolojinin şık bir söyleyişini, “sosyal mesafelendirme” tabirini kullanarak salgını önleme argümanı gibi sunulmuştur.
Şimdi, esas sorunlar yumağı şunlar: Pandemi / salgın ne kadar sürecek? Bu sürede sokağa çıkacak mıyız? Günlük alışkanlıkları bir anda bırakmanın yaratacağı bireysel ve toplumsal travma nasıl atlatılacak? Ekonominin gidişatı ne olacak? Esnaf, sanatkar, fabrikalar, kamu ve özel sektörlerin durumu ne olacak? Eğitim, sağlık, kültür ve sanat etkinlikleri… Daha binlerce soru ve sorunlar…
İKİNCİL TRAVMAYA YAKALANMAK
En önemlisi bu durum sona erdiğinde bireysel ve toplumsal değişimin kuralları herkes için aynı mı olacak?
Böyle durumlardan sonra yapılan bilimsel çalışmalar şunu gösteriyor: İkincil travma etkisi… Herhangi bir travmayı izleyerek insanların kendi başlarına gelenlerden sorumlu tutulmaları ya da kendilerini sorumlu tutmaları sonucunda ortaya çıkan duruma ikincil travma deniyor. İkincil travma sonrası stres bozukluğu hesaba katılmalı ve sosyal destek programları geliştirmek de şimdiden düşünülmelidir.
Dünyanın adilane olmadığını pek çok kişi bilir ama yine de adil çözüm bekler. Bu düşüncedir ki, bir felaket ortaya çıktığında; hiç suçu olmadığı halde zarar görenlerin de kendini suçlu görme eğilimi vardır. “Bu işe bulaşmasaydık, bunlar başımıza gelmezdi…” türü kapsayıcı suçlama ifadeleri böyle ortamlarda daha yaygındır.
Bu dünyada tembel, düzen bozucu, kötücül eylemleri planlayan kişilerin esenlikli bir toplum içinde rahat ettikleri; bütün evrensel iyilik değerlerine bağlı bir kişinin ise kaotik, karmaşık ve düşük bir toplum içinde huzursuz yaşadığı gerçektir.
Bu gerçeklikten şu sonuca varmak yanlış değildir; Bu dünyada hesaplaşma toplumsaldır. Bir topluma zararlar ister doğal yollardan gelsin, isterse insan eliyle çıkarılsın; içinde yaşayan her bireyi aynı sonuçla cezalandıracaktır.
Bir enfeksiyon, virüs salgınında hastalık zincirinden etkilenen kişiler, daha önce yaşadıkları bireysel travmalarıyla birleştirmelerine göre farklı tonda etkilenir.
BALIKESİR ÖRNEĞİ
Şu gerçektir ki, şu an yaşanılanların az ya da çok travmatik etkisi olacaktır. Kişilere göre değişecektir. Hatta yerleşim bölgelerine göre… Kişisel tecrübelere, toplumsal dayanışmalara göre de…
Bir toplumda yaşlı sayısı ve hayat tecrübesi salgın hastalığın algılanma biçimini değiştirir. Çünkü yaşanmışlıklar, geçmişteki salgınlarla ilgili bilgi ve hatıraları; bugünkü durumun yarattığı duygu ve düşüncelerle birleştirirken bir davranış geliştiren bireye; neden böyle davranıyorsun? demek o kişiyi anlamadığınızı gösterir.
Balıkesir Büyükşehir Belediyesi’nin salgının başından bu yana olağanüstü bir önlemler zinciri dikkat çekiyor.
Kamusal alanlardaki önlemler sadece güven duygusu aşılamak değil, sonuçlara bakıldığında salgının kontrol altında tutulması da çalışmaların yararını ortaya koyuyor.
Corona virüsü Covit-19 yeni bir salgın. Dolayısıyla mücadele de yeni bilgi ve mukabeleyi gerektiriyor.
Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Yücel Yılmaz’ın, bu süreci yönetme kabiliyeti Türkiye’ye örnek olmalı.
Evet bu abartılmış bir durum değil. Başkan Yılmaz, belediyenin imkanlarını verimli kullanıp doğru koordine ederek en iyi sonuca doğru ilerliyor.
Gerektiğinde çıkıp hemşerilerine sesleniyor Başkan Yücel Yılmaz; Biz buradayız, bize güvenin mesajını veriyor.
Başarılı örneklerin çoğalması, krizi atlatma hızımızla doğru orantılı olacaktır.
Sonuç olarak toplum ve bireyler bu salgının sonunda böyle kalmayacak. Bu durumu yönetmek, bugün bilim, siyaset ve sosyal alanda sağduyu sahibi kişilerin de görevidir. Bir adım sonrasında ihtiyaç duyulan bilgi ve uygulamaları hazırlayıp kamuoyuyla paylaşarak başlanabilir.
“Sosyal mesafelendirme”yi arası açık bir toplum bırakarak sonuçlandırmak bozucu bir etkiye sahiptir.