Dünyada insan sayısınca düşünce ve inanç var.
Kimsenin duygu, düşünce ve davranışları ötekine benzemez.
Uzun insan tarihi boyunca inanç tecrübelerine göre çoğunluğun zihnine evreni, düzeni ve içindeki varlıkları yaratan tek / bir tanrı olduğu fikri yerleşmiştir.
İnsan doğaüstü güçlere, kutsal saydığı varlıklara, tanrılara; vahdet inancına göre bir yaradana inanma, sığınma, tapınma şeklinde bağlılığını gösteriyor.
Tanrı inancı düşüncesiyle oluşan içtimaî / toplumsal kuruma basit anlamda din deniyor.
Dinin toplumu dizayn eden, birlikte hareket etmeye sevk eden, ölümden sonra da yapılanların karşılığının görüleceği (ahiret inancı) bir dünya vaadi içeren gizemli bir yanı var.
Bu yazılanları akıl sahibi herkes bilir.
İlahiyat kültürünün kazandırdığı literatürle anlatma avantajını kullanarak yine de bir hatırlatma yaptım.
EVRENİN TEK SAHİBİ
Şimdi asıl konuya gelelim.
İnsan, ruh, beden, evren, tanrı…
Bunların öz itibariyle mahiyeti ve birbirleriyle ilişkiye girme biçimleriyle ilgili hayli araştırma, okuma ve değerlendirme yaptım.
İnancım şudur ki, evren kendi başına bu intizam içinde dönemez.
Yaradan, sonsuz ve eşsiz gücün sahibi olarak insana bu dünyayı bahşetti.
Kur’an metni, insanın aklı kullanmasını şart olduğunu sık sık tekrar eder.
Allah inancına göre aklı kullanmak farzdır.
İnanan herkesin aklını kullanma zorunluluğu varken en az aklın dahil edildiği eylemler yüzündendir ki, başımız beladan kurtulmuyor.
Merhum Prof. Dr. Hasan Onat hoca, bir konferansında gençlere hitaben “Hazırlanmış bir cümlemdir: Aklın dahil edilmediği her düşünce şeytanîdir” diyerek iki kez tekrar etmişti.
İlahiyatçı Prof. Dr. Osman Karadeniz, “Günah” diyor, “Allah’ın sistemine dokunmaktır.”
Düşünen, aklını kullanan daha binlerce biliminsanı, hem fizik dünyanın hem aşkın âlemin tek kurtuluş yolu, doğru pusulası olarak aklı işaret eder.
Rotasından çıkmış, evrenin sınırlarını zorlayan, bütün canlılara zarar vermeyi hedef alan onca insanın nasıl karanlık bir motivasyonu olabilir?
Bu dünyada sonsuz kalacağını zannetme akılsızlığı, hadsizliği ve insanlık onuruna yaraşmayan arzuları…
Bu evrenin sahibi olduğu vehmine kapılması da olabilir.
Ancak milyonlarca yıl kanıtlanmıştır ki, evrenin yegane sahibi yüce yaratıcı…
Allah, tanrı, yaradan…
KURBAN OLAYIM YAPMAYIN
Malum önümüzde kurban var.
Hassas bir konu… Diyanetin, din alimlerinin, ilahiyatçıların net olarak “kesmesiniz olur” diyemediği hassas bir konu.
Hayatını ilahiyat kültürünü sürekli geliştirmeye adamış uzun yıllardır Berlin’de yaşayan ilahiyatçı, gazeteci, yazar Rüştü Kam her kurban bayramında yalvarıyor; Yapmayın, etmeyin, kıymayın!
Yine yazdıRüştü Kam; “Kurban, Allah’a yaklaşmak için yapılan bir ibadettir. Bunun için hayvanı kurban etmek gerekmez. Şahıslara ve kurumlara bedelini bağışlamak da ibadettir.”
Bu kadar açıktır.
Korona günlerinde hayvan keserek kutsal olan canı iki kere tehlikeye attığını düşünmek de Allah’ın aklını kullanma emri yükümlülüğü içindedir.
Şartları oluşmamış bir ibadeti her ne pahasına olursa olsun yerine getireceğim diye kan akıtma şehvetine kapılmanın dinle ilgisi yok.
Şehvetle şefkati ayıramayan insanın dinen sorumluluğu da yoktur ama…
Gerisini siz tamamlayın.
Evrenin bir devir daim düzeni var. Tekerine çomak sokanlar, bütün insanlığın kanına girmiş sayılır.
Bakın Covid-19 virüsü iki yılı aşkın süredir dünyanın düzenini bozdu.
Gözden kaçan evrenin sistemini bozan yaşantılar var.
Basit olarak kentlerde martıları, güvercinleri, kuşları beslerken iyi yaptığımızı sanıyoruz. Oysa o hayvanlar doğada kursağına atacak, hayatını uzun yıllar sürdürecek beceriye sahip olarak doğuyor.
Biz şehirlerde onlara simit, yem atarak hem yiyecek bulma becerisini yok ettik hem obez yaparak ömürlerini kısalttık.
Şimdi süs balıklarını akvaryumda besleyip hevesi geçince göllere bırakanların yol açtığı facialar inanılır gibi değil.
Çin ve İsrail Sazanından sonra şimdi de Japon balıklarının diğer türleri yok ettiği kesinleşti.
Daha yüzlerce evrenin yaratılış modeline inat yaşayanların yol açtığı facialar var.
Demek ki, akıl akılakıl…
Allah, akılsızları bu dünyadan alsın.
Bu bayram öncesinde baş dileğim budur.
Bir de hak edenlere; sağlık, esenlik, huzur, sevgi ve yaşama hevesi…