Son zamanlarda konuşan birini dinlemenin neredeyse, olağanüstü bir hal aldığını fark ettiniz mi?
“Kimse kimseyi dinlemiyor” diye genelleme yapmayacağım.
Ancak gerçek de sanki tam olarak bu!
Dinlemenin, konuşmaktan daha güçlü bir iletişim yöntemi olduğunu bilirseniz her zaman sevilir, sayılır ve her konuda hedefinize ulaşırsınız.
Konuşan birini uzun süre ne zaman dinlediğinizi hatırlayın.
Can kulağıyla dinlediğiniz kişi, iyi bir hatip miydi?
Patronunuz ya da amiriniz mi?
İtiraz edemeyeceğiniz, sözünü kesemeyeceğiniz bir otorite mi? Yoksa sırf sevdiğiniz kişi miydi?
Kim olursa olsun, dinlemek iletişimin temel kuralıdır.
Can kulağıyla dinlemek her çağda ve durumda “bilgece farkındalık” halidir. Birbirini dinleyip kabul sınırlarına dahil etmek, ikna edilmeye hazır hale gelmek de “bilişsel esneklik” durumudur.
İletişimde temel kural, geri bildirimlere açık hale gelmek de iyi dinlemenin sonucunda mesajı doğru algılamaktır.
Yani anlamanın ve anlaşmanın başka bir yolu yoktur.
Duygusal zekanın kullanılmasını öngörür bu yol.
Kısacası insan olmanın ilk basamağı “sağlıklı iletişim” kurmaktır.
Olgun insan dinler, anlamaya çalışır.
Nezaketli insan fikrine iştirak etmese de konuşanın sözünü dikkatlice dinler.
Dinlemek, insan olmanın erdemli yoludur.
GÖRÜNÜR OLMAK
Hayatta ne yaparsanız yapın, iletişim becerinizi geliştiremiyorsanız, o işinizi tamamlamış sayılmazsınız.
Kişiye itibar kazandıran, insanlığa büyük yarar sağlayan bir üretimi en üst düzeyde gerçekleştirseniz de bunu toplumla paylaşamazsanız değerini bulamaz.
Bir şey yapmış bile sayılmazsınız!
Uzun insan tarihine adları şerefle kaydedilen bilim insanlarını, bugün bile minnetle hatırlamamızı sağlayan yegane araç iletişimdir.
Almanya’da 1879’da dünyaya gelen bilim insanı Albert Einstein’i pek çok kişi sadece fizikçi olarak bilir. Bilir de, Einstein’i zekanın ve bilginin sembolü olarak gösteren hangi buluşu olduğuna dair pek az kişinin bilgisi vardır.
Einstein’in “izafiyet teorisi” nedir?
Bu konuda ancak bilgiyle ilgilenenler ayrıntılı bilgiye sahiptir.
Einstein, insanlık tarihindeki unutulmazlık makamına iletişim aracılığıyla ulaştı.
Hayatın bütün alanlarındaki ünlü kişiler, onları değerli kılan her ne yaptılarsa ötekiyle iletişim kurmak için yaptı.
Varlıklarını gösterme biçimlerinin ürünleriydi yaptıkları.
Yani iletişim kurmak için insanlıkla paylaştılar eserlerini.
Paylaşmasalardı, insanlığa sunmasalardı, iletişim kurmasalardı…
Sıradan bir fani olarak bu dünyaya veda ettikten sonra kimse hatırlamayacaktı onları…
Biraz uzun da olsa iletişimin önemine en güçlü vurgu bu olabilir.
İLETİŞİM HAYAT KURTARIR
Son yüzyılın içinde yaşanan olayları bir yana bırakın, sadece 2020 yılında yaşadıklarımıza baktığınızda bile iletişimin biricik “kolektif kurtuluş aracı” olduğunu görürsünüz.
Koronavirüs yüzünden ölenlerin sayısı dünya genelinde 700 bini geçti.
Ürkütücü sonuca bakıyoruz ilk önce…
Ancak iletişim kanalları bu kadar açık ve güçlü kullanılmasaydı ne olurdu?
Dehşeti gören insanoğlu, korunma, hayatta kalma içgüdüsüyle önerilen önlemleri almak zorunda kaldı.
Ölüm oranlarındaki düşüş iletişim sayesindedir.
İletişimin kudreti işte budur!
İletişim hayatta kalmanın ilk basamağı…
Her şeyin yolunda olduğu zamanlarda belki büyük umutlara ihtiyaç yoktur. Belirsizlik ortamlarında, sisli bir geleceğin içinden çıkıp çıkamayacağınızı bilmediğiniz zamanlarda en çok umuda ihtiyaç duyulur.
Herkesin güveneceği ortak bir amaç olmalı…
İşte iletişim bunun için gerekir.
Hayatta kalmak için birlikte yapmamız gerekenler, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca tarafından her gün açıklanıyor.
Ya iletişim kanalları bu kadar güçlü olmasaydı?!
Vahim haller olacaktı, inanın çok vahim!
Pekiyi Bakan Koca’yı yeterince dinliyor muyuz?
Kesinlikle değil…
Daha dikkatli dinlemeye ve ortak insanlık hedefine odaklanmaya ihtiyacımız var.
Yazımın başına dönelim; dinlemek iyi iletişimin, nezaketli, erdemli, sorumlu, olgun insan olmanın ilk şartı demiştik.
Dinlemeye, can kulağıyla dinlemeye daha çok ihtiyacımız var.