TEL TEL PERŞEMBE
Yayınlanma :
16.01.2013 19:05
Güncelleme
: 16.01.2013 19:05
SADAKA GİBİ DEMOKRASİ… Av. Turgut İnal’ın dillerden düşmeyen kitabının ismi… Bu kitabı ara sıra bilgilenmek adına karıştırırım. Geçtiğimiz gün yine bu bilgilenme açısından birkaç sayfasını okurken, güncel konu içerikli paragraf dikkatimi çekti. 107. nci sayfasının son paragrafında: “Bugün yargıda görev sürdüren hakimler, savcılar ve avukatlar içinde cezaevlerini görmeyen, gitmeyen ve bilmeyenlerin sayısı çoktur. 2025 yıl ceza hakimliği yapmış olan hakimlerden tutunuz da mesleğin başından sonuna kadar savcılık yapmış olanların çok büyük bölümü cezaevlerinin ne içini, ne dışını bilirler. “Dedikten sonra” Bu, araziyi görmeyen, ormana gitmeyen orman ve ziraat mühendisinin bürosundan veya hastane kapısını açmayan hekimin muayenehanesinden ahkam kesmesinden farklı değildir”! Karadayı dizisini eleştiren bir takım yazar çizer takımına kapak olsun misali olduğu için köşeme taşıdım… Hem Sn. İnal’ın hem Karadayı dizisindeki içerik aynı çizgide.. O, halde Adalet Bakanlığı koltuğunda oturan muhterem Bakanın, tebdili kıyafet ve ünvanla ANADOLU’nun birçok cezaevlerini görmesinin kaçınılmaz olduğu gerçeğidir… Sadece İMRALI’yı düzene sokmakla, sınır ötesine “ biz insan haklarına sadığız” denmesi abesle iştigaldir… Bayrampaşa cezaevindeki Abdülkerim efendi ile İmralı’daki Abdullah efendi arasında ayırımcılık Göklere çıkmışken, böyle bir insan haklarından konu açmak, insanları değil kendilerini kandırmaktan öte gidemez… Aynı konuyu birkaç kez yazmıştım. Turgut İnal’ın kitabındaki bu paragraf beni, tekrara Yöneltti… İnsanlara yazık. İnsanlara günah… Ayırımcılık yapmak İslam dininde günah olarak nitelenmemiş midir?.. Kimilerinin de ayırımcılık konusundaki haykırımları bundan olsa gerek… İmralı sakininin kafa kağıdında T.C vatandaşı yazıyorsa, Bayrampaşa’dakinin de kafa kağıdında T.C yazmıyor mu?.. ===================000================== NAZIM 111 yaşında… Nazım Hikmet RAN… Dünyaca ünlü Türk şairi.. Bizim çocukluğumuzda, hatta lise çağlarımızda adını söylememiz bilem yasaktı.. Çünkü: GOMONİST’ti… *Mezarı hala, o gomonist topraklarında… Adam kesmişliği falan yok.. Mapus yatmış, sürgün yemiş.. Dayanamamış kaçmış doğduğu topraklardan. Biraz daha kalsa kelle ayrılacak gövdeden… Kemiklerini getiremiyor birileri… Sorsanız, böyle bir talep yok derler.. Kim talep ederse, o birileri de gomonist ünvanını alırlar… Gomonistlik mi eyi? vatanı bölmek için 30/40 bin insan öldürmek mi? Birinin mezarı yok, diğerinin inanıyorum ki heykelinin dikileceği yer bile belirlenmiştir.. Keşke, bu ölüm makinesin de Gomonist olsaydı… Dead machine… Aziz Nesin… Dünyaca ünlü Türk mizah yazarı… Kitapları milyon sattı.. Gomonist dendi ona da.. Dinsiz dendi.. Yani fikir ve düşünce mağduru… Kafa kağıdında dini İslam yazarken, nüfus memuru ona danıştı mı? Eserlerinde, kimi ya da kimleri kışkırttı asın, kesin, parçalayın diye… Aynı onun eseri gibi “ölmüş eşekten mektuplar”misali… Bize aptal dedi… Bu söylemi bugün, köy kahvehanelerindeki sohbetlerde de rağbet görmekte… Şimdilerde adına bir vakıf var… Genç beyinleri Matematikle buluşturuyor. Burs veriyor… Genç beyinler paslanmasın diye.. Mağlum aptallığın sebebi, illeti tembelliktir.. Aptallığımıza bir serum yani… Şimdilerde böyle değerler neden yetişmiyor diye kendilerini sorgulayanlar yorulmasınlar… “Ölmüş eşek’ten mektuplar” yazılmaya devam edilecek… Her ne kadar, “karnından sıpayı, sırtından sopayı eksik etme” tembihatı ters köşemi bilemem, kararı sizler verin… ================00============== ASPARAGASKY Bu, sol menşeli adam kim diyeceksiniz? Hiçte yabancınız değil. Şöyle değil.. Her gün elinizde tuttuğunuz yerel ve yaygın yazılı basında okuduğunuz bazı haberlerin, baba habercilerinin ağa babasıdır.. Asparagasky, çok iyi bir yazardır.. Ve onun yetiştirdikleri çömezler size her gün bu ustanın taktik ve Tarzını kullanarak haberlerini çiziktirirler… Asparagasky, çömezlerine “sakın ola ki tekzipiski sendromuna kapılmayın, mühim olan okutmaktır” der… Asparagasky, artık asaparagaskizm teorisi olmuştur… =====================00================== DÜŞÜNCENİN BİTTİĞİ YER “Suriye den her gün 100 ton kaçak zeytinyağı giriyor” By: Hürriyet Gazetesi Bizden not: Keselim gitsin bütün zeytinağaçlarını gitsin.. Gariban Suriye’ye kıyağımız olsun. Biz yardımı seven toplumuz.. ===================000============== ÇÜŞ Edremit’te harabe ev otomobilin üzerine yıkılmış.. Yıllardır, okuduk, üfledik dualar ettik aman yıkılma dedik. Ama, sözümüzü dinletemedik.. Hem bir tane değil ki.. Sürpriz de değil… Allah bir kulunu korudu. Birimizin tepesine inebilirdi… Sorumsuzluğun öncüsü.. artçılardan koru Rabbim. ==============000============ BÜYÜTEÇ Kesilmeyecek dedi… Yani kelimenin sonunu neden biz gazeteciler Lafın sonunu beklemezler.. Aydınlıoğlu Körfezde elektrikler kesilmeyecek dedi.. Amenna.. Ama yiğidi öldür hakkını yeme.. “CEK” dedi… “YOR” demedi… İleriki tarihlerde kesinti olmayacak dedi.. =====================000============ KULAĞINIZDA KÜPE OLMASIN Dam üstünde saksağan, vur beline kazmayı.. DEYİM ================00============== BELEDİYE Yİ KİM YÖNETİYOR… ON HABER Gazetesi’nin bugünkü manşet cümlesi böyle çıktı. Edremit Belediye yönetimi irdelenmiş. Haber de… Fatih Çağlar, basın toplantılarında YEK başına gazetecilerin karşısına çıkmalı. Benim naçizane görüşüm bu.. Bu uygulamayı yapmadığı sürece bu tür MANŞETLERE göğüs germe zorunda kalacak… Belediye binası içinde fazla gezinen partililer, halkı görsel olarak rahatsız etmekte… Başkan Vekili seçiminden önce “Çağlar’ı tek geçerim” demiştim… Kişiliğine sonsuz saygım var.. Ancak, yönetimde daha aktif, daha diri, daha dirençli, daha otoriter olmasında fayda görüyorum… Kararları alırken tabiî ki görüş alacak. Ama aldıkları görüşle kendi kafasındaki görüşleri paçal yapması ya da sadece kendi görüşünü uygulaması tasarrufunda olandır… Cesur ve icraatlarda kararlılık esas olmalı… Basın toplantısında “rozetimi çıkarttım” demesi her ne tadar kulaklara hoş geldi ise de, gerçeğin böyle olmadığına inanların çoğunlukta olduğu gözlemlenmekte… =========================00=================