TEL TEL CUMARTESİ
Yayınlanma :
30.11.2012 18:59
Güncelleme
: 30.11.2012 18:59
MANİFATURACILAR, HİÇ AĞLAMASIN.. Tek tip, öğrenci kıyafetlerinin, karatahtadan silinmesi gibi silinince, kumaş toptancıları, manifaturacılar ağlaşmaya başladılar.. Neden? Aslında zil çalıp oynamaları gerekir… Olan var olmayan var hesabına dönüşecek bu iş.. Sizlere yeni yeni pazarlar açılmakta, haberiniz yok… Önlükle okula gelen bir öğrenci, önlüğünün altında gizlediği yırtık sökük kirli iç giyimleri orta yere çıkacak… Orta yerde, yırtık sökük, kirli kıyafetleri kamufle etmek için, fakir fukara ana, baba borç harç çocuğunun üstüne bir şeyler almak zorunda kalacaklar… Çocuklar, onda var bende neden yok, sendromuna girecek… Hali vakti yerinde olan ailelerin çocukları her gün bir başka kıyafetle okula gelecekler… Ayaklarında en fiyakalı bot giyen çocuğun yanında sıraya giren, gariban ailenin çocuğunun ayağında, yırtık bir ayakkabı.. Sırtında kürklü montu olan çocuğun yanında, sıraya giren bir başka öğrenci, annesinin kendi pardesüsünden bozup çocuğuna uyarlama çalıştığı, pardesü benzeri bir şeyle titreyecek. Onda var, bende niye yok? Manifaturacılar, taksit sayfaları açmaya mecbur olacaklar… Borç, harç alınmaya çalışılacak çocuk giysileri, bu sektöre hareket getirecek… Türkiye’de kaç bin okul var.. Bu okulların kaç bin tanesinin önlük kıyafetleri değişiktir? Özel, okulların kıyafetleri cabası… Bu işten büyük paralar kazanan bu sektörün, şimdi ağlaması abesle iştigal… Bir okula alınacak kıyafetler çoğunlukla sadece belirli yerlerden alınabiliyor muydu? Evet… Kimse bu ülkede gerçekleri konuşmuyor… Çorbasına acı biber atılan basıyor yaygarayı.. Önlük altında, atan minik kalpleri kimse konu etmiyor… Kimse, minik beyinlerin, yanındaki sıra arkadaşının her gün yeni bir kıyafetle gelmesinin altında ezileceğini konuşmuyor… Dinleri imanları para… (bu yazı 29 Kasım PERŞEMBE günü yazılmıştır. Aynı günün akşama KILIÇDAROĞLU, aynı içeriğe sahip bir açıklama yaptı, alıntı olarak algılanmaya) ====================0000============ BAŞI ÖRTÜLÜ SOLCU.. İllaki, başını örtünce dünyayı at gözlüğü ile mi görmesi gerekir? Yıllardır bunu kimse çözemedi… Başını örtünce, düşünce ve gördüklerinin üzerini de mi örtüyor bu insanlar? ASLA… Başını örten, demokrat olamaz. Başını örten solcu olamaz. Başını örten, Marx, Adam Simith okuyamaz… Başını örten, Emanuel, tarzı filmlere gidemez. Başını örten, içkili mekana gidemez. Başını örten, Anıt Kabire gidemez Başın örten, makyaj yapamaz. Başını örten, disco ya gidemez… Başını örten, başını örten, başını örten… Önce insan demek yok. Başını örten bir bayanın kafatasının içinde beyin yok mu? Ya da sipariş üzerine mi beyin taşımaktadır… Yukarıda yazdığım üç beş yaşam günlüğünü, dünya görüşünün her birini yerine getirmekte, başı örtülü bacılarımız. Zehir gibi beyin yapıları olan binlerce başı örtülü genç kızlarımız mevcut… İsteyen, Marx’da okumakta, Emanüel tarzı filmlere de gitmekte, disco ‘ya gidip eğlenmekte Son günlerde, “ben bilmem, eşim bilir “gibi yarışmalara da başı örtülü kadın ve genç kızlarımızın artışı dikkatinizi çekti mi bilemem… Başı açık, olup, başı kapalı olandan daha dindar olan kadınlarımızın sayısı üç, beş değil binlerle konuşulur… Onun için, insanların kılık, kıyafetleri ile yorum yapacağımıza beyinleri yorumlayalım. Gerisi teferruat… Nasreddin Hoca bir gün sofraya otururken, karısına seslenmiş, -Hatun, başını aç da otur. Öyle bir adetleri olmadığından kadın şaşırmış -Açmasına açayım da nereden icap etti bu? -Sen başını açarsan, melekler kaçar. Ben besmele çekerim, şeytanlar kaçar. Biz de yemeği baş başa yeriz. Bilirsin ki ben kalabalıktan hoşlanmam. ==================00============= DOKTORA TEZİ VE DANIŞMAN Bir tavşan önüne bir daktilo almış tak tuk bir şeyler yazıyor. Oradan geçen bir Tilki -Hey Tavşan ne yazıyorsun. -Doktora tezimi yazıyorum -Ha öyle mi ne hakkında? -Tavşanların tilkileri nasıl yediklerini.. -Yok canım olur mu öyle şey, Tavşan Tilki’yi yiyebilir mi? -Olur, canım gel istersen sana ispat edeyim. Beraberce Tavşan’nın yuvasına girerler Biraz sonra Tavşan tek başına yuvasından çıkıp daktilonun başına geçer. Bir müddet sonra, oradan bir Kurt geçer. -Hey Tavşan ne yazıyorsun yaa? -Doktora tezi mi? -Ne hakkında? -Tavşanların Kurtları nasıl yediklerini.. -Hadi canım dalgayı bırak, Tavşanın Kurt’u yediği nerede görülmüş? -Gel istersen göstereyim, biz de yalan yok. Tavşan biraz sonra yine kasıla kasıla tek başına dışarı çıkar… Merak ettiniz değil mi? Tavşanın yuvasını. Bir köşede, tilkinin kemikleri, önünde Kurt’un kemikleri duran Tavşanın DOKTORA DANIŞMANI ASLAN Yalanmakta… Kıssadan hissenin ötesi.. Nereye çekersen çek!.. (Teşekkürler Haldun Tuna) ====================00================= BÜYÜTEÇ Sabah Gazetesi’nde bir haber başlığı: “2500 yıllık hazine dozer kepçesine takıldı” Bizim buralarda kim biliri ne hazineler var.. Kazı, kazan! Oynayan var mı acaba? Edremit ve Kazdağları’nın eteklerinin altında , ne hazineler yatıyordur!.. =================00============== DÜŞÜNCENİN BİTTİĞİ YER “Filistin resmen tanınma yolunda” By: AJANSLAR Bizden not: K. Kıbrıs yine boynu bükük kaldı.. Kendimize faydamız yok Filistin’e var… ==================000========= KULAĞINIZDA KÜPE OLSUN Ev alma, komşu al. HALK DEYİMİ ================00=========== ÇÜŞ Bir yaşıma daha girdim.. “Fikri ve Sınai HAKLAR Hukuk Mahkemesi varmış” Öğrenmenin yaşı yok derler ya valla cuk oturdu.. =================0000========= AĞAÇ Kayaların arasında, kayaların üstünde kendiliğinden doğan, yavaş yavaş ağaç şekline alanları bile çeşitli bahanelerle söküyoruz… Ormancı bir arkadaş açıklar mı? “Bir ağaç kaç metreküp toprağı kaymaktan kurtarır?”… Vur geç… Doğa bunun intikamını çaktırmadan alıyor haberleri yok… Şehirlerarası yol kenarlarına milyarlar dökülerek, istinad duvarları neden yapılmakta?.. Doğa korkusu değil mi?.. Sen vur kazmayı ağaçların beline sonra “bu bir afat” de… Ey insanoğlu sen ancak kendini kandırırsın, doğayı değil… =====================00==================