İŞTE CEHALET, İŞTE TÜRKİYE
Öcalan’a yaklaşım, barışa yaklaşımdır, pankartını taşıyan 49 yaşındaki köylü kadına 7 yıl ceza kesilmiş. Bu kadın ifadesinde “okuma yazmam yok kağıtta ne yazıyordu bilmiyorum elime verdiler, taşı dediler.”
İşte benim her zaman yazdığım konu. Başımıza ne geliyorsa cehaletten.. Genel seçimlerde de böyle oy toplanıyor.. Ard niyeti olmayan okuması yazması olmayan saf, tertemiz Anadolu insanlarına oy pusulaları önceden gösterilip, AT’lara basacaksın ,Ok’lara basacaksın. Bu tavandaki AMPİL resmine basacaksın diyerek oy kullandırtılmıyo rmu?
6-7 yaşındaki çocukların eline taş Molotof kokteylleri verilerek şu gelenlere salla denmiyor mu? Bu çocuklar ne için, ne uğruna taş atıyorlar biliyorlar mı?
Cehalet dizboyu.. Esas tehlike yarı cahiller..
Atatürk yıllar önce ne güzel söylemiş.. “benim en büyük düşmanım CEHALETTİR.”
BİR BANKA REKLAM SPOTU
Radyolarda felan.. “Geel abi geel, ne kadar istiyorsan geel. Al hemen git.”
Git git de dünyanın kaç bucak olduğunu gör… Sayfalar dolusu belgelerin altına at imzanı, okuman imkansız. Okumaya kalksan bir gün sürer… Ama memur başında elini uzatır imzaladığınız belgeleri hemen kapar.. Bilgisayarda GBT’nize bakar, kırmızı noktanız var mı?
Kefil de atacak her türlü imzayı, onun da GBT’sine bakılacak. “Geel vatandaş geel... İstediğin kredi burada al giiittt.”
Emekli maaşını aldığın bankadan kredi bile almaya gitseniz, değişen bir şey yok. Biraz daha hafifi…
CUMHURİYET SAVCISI
Milliyet’te Hasan Pulur, bu ünvan sahiplerinin sorumlulukların özetlemiş. Birtakım tarihsel diyalogları aktararak.. En hoşuma giden bir paragraf içeriğini sizlerle paylaşmak istedim.
“Yargıtay eski Başsavcısı Vural Savaş bakın ne der; (Tarafsız değilim, diye eleştiriliyorum. İrtica ve bölücü eylemler devam ederken tarafsız davranacak bir başşavcı isteniyor. Bu önerileri şiddetle reddediyorum. Ben tarafım. Laik ve demokratik cumhuriyetimizi savunan güçlerin safındayım. Anayasanın bana yüklediği görev budur. Böyle davranmam gerektirmektir. Başka türlü davranan savcı görevini yapmıyor demektir..
Savcılığın ünvanının başına Cumhuriyeti ekleyenin Mahmut Esat Bozkurt olduğunu ekleyen Hasan Pulur, Dönemin Adalet Bakanı olan Bozkurt, vapurla Alanya’ya gider. Vapur yanaşır,i nilir. Hemen birisi Bakan Bozkurt’un kulağına “efendim hakim sizi karşılamaya gelmedi.” Bozkurt, “O hakimdir, biz ona gideriz.” O halde biz de minik ekleme yapalım.
Şimdi öyle bir ADLİ görüş kaldı mı ki? Günümüzün esas konusu İRTİCA VE BÖLÜCÜLÜK DEĞİL Mİ? O halde…
EKMEK
Çaya ekmek banar karnımı doyururum. Bu söz bizim ülkemizde çok yerleşmiş mütevazılık ifadesidir. Gel gelelim artık bu söz pek kullanılır olmaktan çıktı, çıkıyor.
Ekmek nerede ise her fırında her bakkala da ayrı rakamlarla telaffuz edilmekte.
50’de var, 70’de. İyi de 50’lik ile 70’lik arasında gramaj, içerik farkı var mı? Tabii ki vardır.
Kontroller son derece sathi.. Belgene bakim, etraf temiz mi? İşlem tamamdır.
Gramaj ve içerik aynı olup birinde 50, diğerinde 70 olduğunda demekki 50 kurtarıyor, 70’e satan kazıklıyor.. O halde ben devleti aramayacağım da kimi arayacağım?
YUT YUTABİLİRSEN
Kral, idama mahkum bir adama iki tane kağıt uzatır. “BU KAĞITLARIN BİRİNDE HAYAT, DİĞERİNDE ÖLÜM YAZAR. Hayat yazılı kağıdı çekersen kurtulursun. Ölüm yazanı çekersen asılırsın. Mahkum kağıtlardan birini çeker ve yutar. Çektiğime razıyım” der..
Kıssadan hisse.
BU ADAM NASIL ÖLDÜRÜLDÜ?
Havuz kenarında cinayet işlenir. Olayı uzaktan gören bir tanık: “Katil adama elindeki bir cisimle saldırdı. Cismi birkaç kez sapladı. Cesetle beraber havuza attı” der.
Olay yeri inceleme ekibi havuzda cesetten başka bir şey bulamaz. Katil adamı neyle öldürdü?
Hayal gören gizli tanık, katilin kalın bir buz parçası ile öldürdüğünü görmemiş.
Bu da bir kıssadan hisse….
BEN NE DEDİYSEM O MU? DESEM..
10 Mart Çarşamba günü “Amerika ve Tarih” başlıklı yazımın ilk paragrafında “Benim tarihimden sana ne? Kızılderililerin anasını belleyen sen değil misin? Hali hazırda karada da Kızılderillier, Beyazların alışveriş merkezlerine girebiliyorlar mı? Nüfus kağıtlarının rengi ne?” ŞEKLİNDE YAZMIŞTIM..
11 Mart Perşembe günkü HABERTÜRK Gazetesi’nin logo üstü haberi benim yazımı resmen
tanımış oldu. Nasıl mı?
“Kızılderili soykırımını tanıyalım. Ermeni tasarısına evet oyu veren Müslüman vekil, “100 yıl önceki trajediyi tanıyorsak, Kızılderililere soykırımı da tanıyalım” demiş.
Ben bu Kızılderili soykırımını en az 6 yıldır yazıyorum. Bizim ne Başbakanımız, ne Hariciye den sorumlumuz bu konuyu uluslararası arenada dile getirdiler..
Çıkacaksın Birleşmiş Milletler Kürsüsüne “Sende şunların hesabını ver” diyeceksin.
Diyebilecek adam lazım adam.. One Minute ile sular durulmuyor…
Yahudi katliamını soracaksın.. Sorabilecek adam gibi adam lazım… Adam gibi dış politikada duracak adamlar lazım… Geçmişler olsun ve de yazıklar olsun!
ÇÜŞ
ARAP PATENTLİ NOBEL
Ismarlama ayakkabı gibi… Cuk oturdu.
BÜYÜTEÇ
“Akçay Belediyesi’nden İMAR REZALETİ” haberimize, Başkan İnceoğlu’ndan imzalı yanıt geldi. “Haberiniz gerçeği yansıtmıyor” cümlesi ile başlayan yazının üçüncü paragrafının son cümlesi aynen şöyle;
“Kontrolleri tekrar belediyemizce yapılarak yasalar çerçevesinde yapılması gereken işlem var ise gereği yerine getirilecektir.”
Bu cümleden yola çıkarak, haberimizin gerçekleri yansıtmadığına nasıl karar verdiniz sayın
İNCEOĞLU?
KULAĞINIZDA KÜPE OLSUN
Tarih, yaşamın öğretmenidir.
KRİŞNAMURTİ