TÜRKİYE’NİN YOKSULLUK HARİKASI
Bakmayın siz harikası dediğime, HARİTASI olacaktı. Yoksulluk haritamız çıkartılacakmış..
Ayıp yahu mahremiyetimize bu kadar da girilmez ki… Haritayı çıkartmaya ne gerek var. Seçim öncesi çekilen kamera görüntülerini kanallardan istesinler, birleştirip bir CD YAPIP ÇOĞALTTIKTAN SONRA DÜNYAYA PAZARLASINLAR. Hatta ÜNİCEF kanalı ile bedava dağıtıp, Türkiye’de cami önlerinde Batı’da Kilise önlerinde yardım toplasınlar….
Ne gurur verici değil mi?
ERDOĞAN VE MAL BEYANI
Açıklanan mal varlığı nerede ise benimki ile aynı… Hayret bir türlü beni sollayamamış!
BAŞKAN İNCEOĞLU
Akçay Belediye Başkanı Cahit İnceoğlu, Salı sabahı 08.30’da aradı. Bir gün önce yazdığım DRENAJ ve İÇME suyu proje konusundaki çalışmalarının bitme aşamasında olduğunu, drenaj projesinin mali bütçesinin onandığını, içme suyu projesinin büyük bir kısmını İller Bankası ile yapılan mutabakatla karşılanacağını söyledi…
Son derece kısıtlı bir girdi bütçesi ile kendi yağı ile kavrulan Akçay Belediyesi’ne ufak tefek aksamalar yüzünden taş koymak kimseyi haklı kılmaz…
Yalnız geçen gün yazdığım bazı kaldırımların fazla geniş olması nedeniyle özellikle Cami sokağında cenaze olduğu günlerde tıkanıklık olduğu, 117’den, Cumhuriyet Bulvarına çıkış köşesindeki fazlalığın da traşlanması gerektiğini (bu köşeye üç yıldır yazıyorum) gözardı edilmemesi gerektiğini ifade etmek isterim.
ALİ BABA VE KIRK HARAMİLER, ABD’DE İMİŞ
Zamanlama bir harika valla… Ali Babanın bir çiftliği var, içinde inekleri felan var..
Kırk Haramiler de nereden çıkıp nereden batacağı belli olmayan ihbar mektuplarını götürmüşlerdir…
Ali Baba, ta oralardan gülücük atıyor gibi geliyor bana, çiftliklerindeki öküzlerle inekleri şettirip, çoğalmaya çalışıyor gibi……
ANADOLU’NUN SESİ
Başbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü’nün yayın organı.
Bu organın AĞUSTOS 2009 sayısının 4.cü sayfasında şöyle bir paragraf gözüme çarptı.
Başbakan Erdoğan yaptığı konuşmada, “DEMOKRASİMİZİN YAŞAMASININ VE GELİŞMESİNİN VAZGEÇİLMEZ BİR GEREĞİ DE BASINIMIZIN ÖZGÜR OLMASIDIR.”
27 Şubat 2010 günü de yine Başbakan Erdoağan bir konuşma yaptı: “Gazete patronlarına sesleniyorum... Köşe yazarlarınızı susturun, maaşlarını siz veriyorsunuz.”
Şimdi ben nasıl lahana turşusunu önüme koyup, bana perhiz veren doktora fırça atmam..
Erdoağan’a hak vermemek elde değil. İnsan hergün tabuta bir çivi çakıyor. Yani yaşlanıyor, dolayısıyla unutkanlık kaçınılmaz oluyor.. 2009-2010 az buz zaman dilimi değil, değil mi ya…..
Aynı yayın organında Cumhur’un başı da aynı konuda bir şeyler söylemiş;
“Basın özgürlüğü demokratik toplum düzeninin en önemli gereklerinden biridir.”
Ve saygın Başbakan Yardımcılarından Sayın Arınç bey de aynı konuda, aynı yayın organında “Çağdaş toplum olabilmenin en önemli şartı, basının özgür olması ve aynı zamanda etik değerlere eksiksiz uymasıdır.”
Yani ülkeyi yöneten grubun ortak görüşü böyle iken, Başbakan birden bire basına “kes sesini” diyebiliyor. Anlamak mümkün değil. Anlayan varsa bir adım öne çıksın.
BALYOZUN SAPI
Mahkemeye düşmüş iki kişiden biri kadıya rüşvet olarak bir balyoz, diğeri de dana vermiş.
Balyozu veren:
- Kadı efendi çok rice ederim, şu işi uzatma. Davamızı balyozla kırar gibi bitiriver.
Diğer adam:
- Öyle olacaktı ama balyozun sapına dana pisledi, tutacak yeri kalmadı demiş.
ÇÜŞ
100 Milletvekili baraja tabi olmadan kafadan seçilecekmiş.
Kimin aklı ise helal olsun be… Ömür boyu aylık cepte keklik..
Valla benim vekilim değil. Ben vekalet vermedim. Vermem de, boşuna yalvarmasınlar..
BÜYÜTEÇ
Motorlu araçlar eskiden makaslı idi… Yollarda bu günkü gibi asfalt teknolojisi de yoktu ama
Bir makas üç dört yıl dayanırdı.. Şimdilerde hem mükemmel asfalt teknolojisi var, hem de araçlar amortisörlü.. Günaşırı AMORTİSÖR patlatıyor.
Anlayana davul mavul…
KULAĞINIZDA KÜPE OLSUN
Gerçek kaya kadar sert, gonca kadar yumuşaktır.
GANDİ
HERKES BİRBİRİNİ SORGULUYOR
Başlığı açmakta gerek görmeden konu ile ilgili bir fıkracık:
Bektaşi’ye sormuşlar:
- Erenler babanın adı neydi?
- Anamın adı Safiye’dir.
- Yahu ben sana babanın adını sordum, ananın değil!
- Gayri babamın adını da Safiye’ye sorun.