30.10.2009 CUMHURİYET ve 31.10.2009 OLAY “TEL-TEL..”
Yani aynı akşam kaleme alınmış iki yazı.
Cumhuriyet’te Mehmet FARAÇ “ihanet tuzağında CHP” başlıklı yazmış.
Olay’da “TEL-TEL”de, “İSTİFA” başlığı ile aynı konuyu işlemişiz.
Mehmet Faraç, yazısının bir paragrafında “irticanın suç olduğu bir ülkede; Anayasa Mahkemesinin “irticai faaliyetlerinin odağı olarak damgaladığı bir partinin gerici politikalarıyla mücadele eden askerler ne olduğu belirsiz bir kağıt üzerinden taarruza uğruyor” diye yazmış.
31.10.2009 günkü TEL-TEL’de “İSTİFA” başlıklı yazımda “Başbuğ bu belgeyi ‘kağıt parçası’ olarak tanımlaması.
Belgenin adı ‘İRTİCA İLE MÜCADELE.’ İrtica ile mücadele suç mu?” şeklinde devam etmişiz yazımıza...
YİNE BİR ÇAKIŞMIŞ İKİ YAZI.
1 KASIM 2009 günkü Cumhuriyet’te Orhan Bursalı, köşe yazısını “şimdi bir muhbir var ortada. Onu da zamanı gelince ortaya çıkarabilirler.
Ancak şimdiden bilelim. Bu MUHBİR DEĞİL, CASUSTUR. KARIŞTIRICIDIR. DEZENFORMATİKCİDİR. ÖZEL GÖREVLİDİR.
Ordu, kendi içindeki CIA yapılanmasını temizlemedikçe oradan daha çok bilmemneci kılığında casuslar çıkabilir” paragrafı ile bitirmiş.
31 EKİM Cumartesi günü biz TEL-TEL’de “ARGOYU KÜÇÜMSEMEYİN” başlıklı yazımızda;
“Kurumaya son damgasını vuran SUBAY.
Belgenin YAŞ olduğunu ve kendisi tarafından 4 aydır muhafaza edildiğini söyleyerek savcılığa POSTA ile postalayan SUBAY.
“Vatan, millet sakarya” dip notu ile iletmiş SUBAY.
Madem herşeyi göze aldın. Madem vatan, millet sakarya aşkına diye belgeyi savcılığa posta ile gönderdin, ama bu hareketin “şaibe” altında.
Vatan, millet aşkı ile yanan bir subay belgenin bulunduğu zarfı koltuğunun altına alır, BİZZAT savcı beye gider. “BUYRUN ARADIĞINIZ YAŞ BELGE BU ZARFIN İÇİNDE” der.
Vee!.
Savcı beyin kapısında, BASINI yanına alır. Kendi kendini DEŞİFRE eder. Nasıl olsa kimliğin açıklanacak” şeklinde devam etmişiz.
Sözün kısası, hareketin özünde yatıyor.
Piyanonun bütün tuşları siyah görünüyorsa.. Kapağı kaldırın.
AKÇAY BELEDİYESİ, HALK KONSEYİ..
60 Civarında Akçay’lılardan oluşan “halk konseyi” oluşturuldu. 15 yıllık Akçay’lı olarak herhalde çoğu tanıdıktır.
İçlerinde sivil toplumcular da var..
6 Yıldır yazdılar, çizdiler. Kahvelerde, dükkanlarda konuştular neyi aştılar?
Bu genişletilmiş belediye meclisi gibi olacak. Kaldır elini, indir elini...
Basında boy gösterme ile icraat arasında fark var.
Biz “bekle gör” politikasını sürdüreceğiz.
Bekledik, bekleriz de..
Belediye meclis üyeleri ne kadar hizmet veriyorlarsa bu konsey de o kadar hizmet verecektir.
ÇÜŞ
“Doğuya mı kayıyoruz?” sorusuna Abdullah Gül, “Biraz kıskançlık” şeklinde yanıt vermiş.
Şaşılığın bir diğer adına “göz kayması” derler. Dimi?
BÜYÜTEÇ
İlçe Tarım Müdürlüğü pırıl pırıl olmuş.
Önümüzdeki günlerde başka güzelleşmeler de olacak. Müdür özverili çalışıyor, personel süper.
KULAĞINIZDA KÜPE OLSUN
Halk yalanla avutanı, gerçekle korkutana tercih eder.
Cenap ŞAHABETTİN
BATI BEYNİ ve BİZ
Amerika İKİZ KULE faciasından sonra, enkazdan arta kalan ÇELİK konstriksyonlarla SAVAŞ gemisi yapmış
BATI BEY’in, BATI BEYNİ buna derler.
Ya BİZ..
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Almanlar’dan ele geçirdiğimiz zamanının en büyük savaş gemisi “YAVUZ ZIRHLISINI” jiletcilere hediye ettik.
TÜRK BEY’inin TÜRK BEYNİ.....
TÜRK BEYNİ, yıllardır nelerle uğraştı, maziye ve yakın geçmişteki günlere bir bakıverin...
Sol
Sağ
Sol...
Yani;
Sosyalizm
Kapitalizm
İmam Hatip
Türban
Ilık
Sıcak
Yaş
Kuru
Ve bugünlere geldik.
Ayrımcılık spora bile daldı....
Batı beyni nerede ise kenefteki MOKU bile değerlendirme peşindeyken, biz mangal tahtasının yaş mı, kuru mu olduğu kavgasındayız.
Bu ülke neden bu hale geldi? diye sokaklarda birbirinize hiç sormayın. Gereksiz bir soru.
Sebebini kendimizde arayalım..
Yılllardır ülkeyi EĞİTİMSİZ, KÜLTÜRSÜZ bırakanları hizaya getiremeyen bizleriz.
Anadolu köylerini, mezralarını görmemezlikten gelen iktidarlar, bu eğitimsizliği baştacı yaptılar. Kullandılar, kullanıyorlar. Kullanacaklar..
Ilımlı İslam, diyeceğine KÜLTÜRLÜ TOPLUM diyemeyenler konuşmalarında ve icraatlarında “benim ülkem, canım ülkem” deme hakkına sahip değiller.....
İslama dört elle sarılan iktidar, harama el uzatanların ellerini kesmesi lazımken, nerede ise ödül verecekler.
Pazartesi akşamı KILIÇDAROĞLU,yeni bir yolsuzluk daha doğruTMsu HIRSIZLIĞI ortaya çıkardı.
1 KATRILYONLUK KÖMÜR HIRSIZLIĞI.. Ocaktan çıkıp, sözde ihtiyaç sahibine gidene kadar, NAKLİYE hırsızlığı dahil..
Çalınarak, çırpılarak elde edilen kömür sözde hayır için hasenat yapılıyor.
İktidar çanak tutuyor.
Ilımlısı bu ise.
Ilımsızı nasıl acaba?
Ve....
Eğitimsiz, kültürsüz vatandaşım kasten fakirleştirilerek bu çalıntı (deyim tam yerinde) yardım safsatası ile kanıp, bu sözde ILIMLILARA OY VERİYOR.
Birileri de kürsüye çıkıp, halkım bana % 46 oy verdi diye ZİL ÇALIP oynuyor.
BATI BEYNİ, enkaz demirleri ile gemi yapıyor, biz devlet eli ile devletin KÖMÜRÜNÜ ÇALIYORUZ..
Bu yapılanı ATEİST yapmaz...
MAHMUT CEYLAN’dan YANIT
Güre’de 29 Ekim törenlerinde CHP belde teşkilatınca çelenk konmamasına dair yazdığım yazıya telefonla yanıt verdi.
Sayın Ceylan herzamanki ince ve yumuşak tonla “Belde teşkilat başkanı ve yardımcısının İzmir’de bulunması nedeniyle istenmeyen bu olay yaşanmıştır. Buna rağmen gereken uyarı tarafımdan yapılmıştır. Atatürk ilkelerine bağlılığımızı bilen kamuoyundan teşkilat adına özür diliyorum” dedi.
MARX ve YÖNETİM
Eğer Sevgi Üretmiyorsa Yüreğiniz, Başarılı Bir Üretici Değilsiniz
Eğer, sen insanı insan olarak ve onun dünya ile ilişkisini de insani bir ilişki olarak görürsen; sevgiyi ancak sevgiyle,
Güveni ancak güvenle değiştirebilirsin.
Eğer sanattan zevk almak istersen, sanat kültürüne sahip bir insan olman gerekir.
Eğer öbür insanlar üzerinde etkili olmak istersen,
Gerçekten canlandırıcı ve uyarıcı etkiye sahip bir insan olman gerekir.
İnsan ile ve doğa ile ilişkilerinin her biri, senin gerçek ve bireysel yaşamının, iradenin nesnesine uygun düşen belirgin bir imgesi olmalıdır.
Eğer sen karşılıklı sevgi uyandırmadan seversen;
Yani senin sevgin olarak, karşılıklı ve paylaşımlı bir aşkı uyandırmazsa; eğer seven insan olarak senin yaşamsal etkinliğinle sen kendini sevilen kişi durumuna dönüştüremiyorsan,
Başarılı bir üretici olmadığın için senin aşkın güçsüzdür ve bu senin insanlığın adına bir talihsizliktir, gerçek mutsuzluktur.