POLİS SINIFTA KALDI, ADALET SINAVA HAZIRLANIYOR
Cem Garipoğlu’nun, GARİP teslimiyetinde POLİS onlarca soruya cevap veremediği için sınıfta kaldı.
Polis sınava hazırlanamadığı için mi kaldı? Yoksa daha yukarılardan “sen sınava gir, başaramazsan da biz diplomanı veririz mi dendi?”
Dünyada ün yapmış TÜRK DEDEKTİFLERİ böyle bir sınavda sınıfta kalması mümkün değil.
Şimdi ADALET sınava hazırlanıyor.
Adalet;
Hem Garipoğlu sülalesini,
Hem Emniyet teşkilatını TERAZİDE tartmaya başlamak üzere.
Adaletin terazisinde arıza olmazsa, Dünya ADALET marka TERAZİLERİ arasında KALİTE BELGESİ alır, aksi takdirde bu marka TERAZİ başka ülkelere giremez.
Adaletin işine karışmak haddimize değil ama soracağım bir tek soru var.
TESTEREYİ ne için, nereden, ne gün aldın?
Başka soruya gerek kalmıyor.
Neden?
TASARLAYARAK ÖLDÜRME organizasyonu.
YETER de artar bile.
ÇÜŞ
Garipoğlu Ailesi, çocuklarının hayat garantisini alıp, devlete teslim etmişler.
Devlet bu kadar küçüldü mü, ne acı?!
Muhatabı bir katilin ailesi. Panal. Sosyetik!
Bir garibanın ailesi böyle bir pazarlığa girebilir mi?
Kurbanlık koyun alırken el sıkışmak sanki..
BÜYÜTEÇ
Hangi Belediye sigortasız eleman çalıştırıyor?
Bu belediye, bir önceki yönetimi kastederek “onların durumuna düşmeyiz, açlıktan ödeme yapamayız” demişti. O Belediye Başkanı bugün aynı hatayı nasıl yapıyor? Bire bir bana söylenen “dürüstlük” timsali kelamlardı.
KULAĞINIZDA KÜPE OLSUN
Boş bir kafaya çok bilgi girer.
ANONİM
ENGİN KIZILTAN
Zeytinli DSP Meclis üyesi.
İki, üç gündür yazdığım konuya açıklık getirdi.
Lise mezunu.
Zabıt Başkomiserliğinden emekli.
Ayrıca;
Hangi restaurantta para vermeden yiyip, içtiğini restaurant sahibi de benim gibi açık olsun dedi.
Kızıltan’a teşekkür ediyorum.
EL YA TEMİZDİR, YA KİRLİ..
Şöyle bir araştırdım. Eller ile ilgili ne menem sözler söylenmiş...
Ve bu sözlerin ardından rahmetli Şevket Rado’nun EL SIKMAK, EL ÖPMEKLE ilgili bir yazısı da gözümden kaçmadı.
Elleri Temiz Olanın Boştur Elleri
Az iş yapan el daha hassas, ama daha hünersiz olur. (Shakespeare)
Elleriyle çalışan adam amele; elleriyle birlikte zihnini çalıştıran adam usta; ama elleri, zihni ve kalbiyle çalışan adam sanatçıdır. (Dyloch Koch)
Sizi eleştirenlere pençelerinizi değil, ellerinizi uzatın. (Montaigne)
El, her iş gibi alkıştan da yorulur. (Cenap Şahabettin)
Bir elin yaptığı herşeyi bir başka el yıkabilir. (Schiller)
Kadife eldiven içinde demirden el! (Charles V.)
Hiç el, gönülden gizli bir iş yapabilir mi? (Mevlana)
Eller, şerefli işler için yaratılmıştır, yağma ve hırsızlık için değil. (İsaac Watts)
Veren el, alan elden üstündür. (Hz. Muhammed)
İnsan çalışarak öğrenir, resim yaparak da ressam olur. Ancak, önce ellerini kullanmayı öğrenmelidir. (Van Gogh)
Sırasında okşayan el kadar, sırasında döven el de öpülmeye layıktır. (Cenap Şahabettin)
Sen körsün, ben sağır ve dilsizim; elini ver ki anlaşabilelim. (Halil Cibran)
Sağ elin verdiğini, sol elin görmesin. (Türk Atasözü)
Fazla el değmesi birşeyi kirletebilir. (Shakespeare)
Tanrı, dolu ellere değil, temiz ellere bakar. (P. Syrus)
Şapka Çıkarmak, El Sıkmak ve El Öpmeye Dair (Şevket Rado)
Ne diye, günde belki yirmi defa el sıkıyoruz? Merhaba! Der demez haydi el sıkmak! İşte bunun hiç manası yok. Yeni tanıştığım adamın elini sıkmayı kabul edeyim, pekala, fakat bir daha gördüğümde sıkmasam ne olur? Hayır... Bütün hayatında, artık onunla her karşı karşıya gelişte elini sıkmaya mecbursun! Bununla dostluğumuzu mu anlatmak istiyoruz? Peki ama dilimiz yok mu? Sonra niçin elini sıkıyorum da, mesela kulağını çekmiyorum? Durup dururken el sıkmak terbiyelilik de, kulak çekmek neden terbiyesizlik!
Merak ettim, öğrendim, size de söyleyeyim:
İngiltere tarihinin ilk devirlerinde masum bir adam, nüfuzu elinde bulunduran bir zorbanın yanına çıkar çıkmaz derhal başını açar, bu suretle “İşte kellem senindir” yani “teslimim!” demek istermiş. El sıkmaya gelince, gene İngilizler hayatlarının emniyet altında bulunmadığı bu devirde karşı karşıya geldikleri zaman hemen birbirlerinin sağ ellerini tutar, bununla karşısındaki adamın silaha davranıp kendisini öldürmeye kalkmasını önlemiş olurmuş.
Fakat bugün bize, muntazam polis teşkilatlı bu medeni dünyaya ne oluyor? Dağda mı yaşıyoruz? Hiç de kellem ahbabımın değildir ve eğer, dost sandığım adamın hemen silaha davranıp beni öldürmesinden korkarak eline sarılıyorsam lanet olsun böyle dostluğa! Demeyiniz.
Çünkü manası kalmamış olan bu hareketler artık medeniyet icabıdır. Esasen pek kısa olan hayatımız, hiç lüzumu yokken şapka çıkarmak ve el sıkmakla geçip gidecek!
Tokalaşma Düşmanlığı
Bir, “el sıkmayanlar cemiyeti” kurarak sıhhi endişelerle insanların elele tutuşmalarını kati surette önlemeye çalışacak olanlardan öğreniyoruz ki insanın en faydalı, en becerikli uzvu, bunca medeniyetlerin yapıcısı olan beş parmaklı insan eli hakikatte hastalık bulaştırıp, ölüm saçan bir mikrop kepçesinden başka bir şey değildir. Binaenaleyh ilk iş olarak halkımızın pek sevdiği bir tabirle tokalaşmamak, yani el sıkmamak lazımdır. Sonra; herhalde cemiyet bu pis uzvu ne yapacağımızı, hangi gazlı bezlere sarıp, hangi eczane dolabında veya hangi etüvde kurutacağımızı bize bir tebliğle haber verecektir.
Şimdi bir an el sıkmayanlar cemiyetinin kurulduğunu ve iyi propaganda yaptıkları için bütün İstanbul halkının bu cemiyete yazıldığını tasavvur ettim de dehşetle ürperdim.