Cumanız Mübarek Olsun Aziz Müminler!
Yüce Rabbimiz, okuduğum âyet-i kerimede
şöyle buyurmuştur: “Ey iman edenler! İçki ve
benzeri şeyler, kumar, dikili taşlar ve fal okları
ancak, şeytan işi birer pisliktir. Onlardan kaçının
ki kurtuluşa eresiniz.”
1
Peygamber Efendimiz (s.a.s) de, okuduğum
hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: “Helâl de
bellidir, haram da bellidir. İkisinin arasında
birtakım şüpheli hususlar vardır ki insanların
çoğu bunları bilmezler. Kim şüpheli şeylerden
sakınırsa, dinini ve haysiyetini korumuş olur.
Kim de şüpheli şeylere düşerse, harama düşmüş
olur…”2
Kardeşlerim!
Yüce Rabbimiz, insanı en değerli varlık olarak
yaratmıştır. Tertemiz fıtratını korumak ve ebedi
kurtuluşa ulaşmasını sağlamak için ona bazı sınırlar
çizmiştir. Hayatımız boyunca riayet etmemiz
gereken bu sınırlara helal ve haram diyoruz.
Helal, yaratılışın gaye ve hikmetine uygun olan
güzelliklerdir. Haram ise, mükerrem olarak yaratılan
insanın onur ve haysiyetini zedeleyen, ona zarar
veren çirkinliklerdir. Helal, Allah’ın rızasına uygun
söz, tutum ve davranışlardır. Haram ise Rabbimizin
gazabına ve insanların kınamasına neden olacak
kötülüklerdir.
Değerli Müminler!
Helali gözetmek, Allah’a imanın yani O’na
verdiğimiz kulluk sözüne sadakatin göstergesidir.
Harama bulaşmak ise bu sözü göz ardı etmektir.
Helalin peşinde koşmak, insana yaraşır, nezih ve
şerefli bir hayat yaşama gayretidir. Harama dalmak
ise zihni ve gönlü bulandırma; heva ve hevesin, arzu
ve isteklerin esiri olma halidir.
İnsan, helale ne kadar yaklaşırsa huzura da o
kadar yaklaşır. Harama doğru yürümenin sonu ise
pişmanlık ve mutsuzluktur.
Helâl-haram duyarlılığını yitirerek israf edilmiş
bir ömrün akıbeti hüsrandır.
Kıymetli Kardeşlerim!
Dinimizde hiç kimsenin kendi arzusuna göre
helal ve haram koyma yetkisi yoktur. Kur’an-ı
Kerim’in rahmet yüklü mesajlarına iman eden,
Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in kutlu yolundan
yürüyen her mümin, helal-haram duyarlılığına sahip
olmak zorundadır. Mümin, imanının gereği olarak
Rabbini seven, sınırlarını bilen, kendini tanıyan
insandır. O, vicdan ve merhametini yitirerek hiçbir
canı incitemez. Duyarsız, hürmetsiz ve iffetsiz
davranarak kendisinin ve başkasının haysiyetini
çiğneyemez.
Mümin, şu geçici dünyada sayılı nefeslerini
falcılık, kumar, şans oyunları, faiz, rüşvet, tefecilik,
hırsızlık gibi haksız kazançlarla tüketemez. Allah’ın
kendisine emanet verdiği bedenini alkollü içki ve
uyuşturucu maddelerle zehirleyemez. Helal olmayan
yiyecek ve içeceklerle sağlığına yazık edemez.
Mümin öyle bir insandır ki; yetim malına el
uzatamaz. Kul ve kamu hakkına giremez. Eş ve
çocuklarına, anne ve babasına, komşu ve akrabasına
kötü muamelede bulunamaz. Yalan, yalancı şahitlik,
iftira ve kötü sözlerle dilini kirletemez. Emanete asla
ihanet edemez, verdiği sözden dönemez. Fitne ve
fesat peşinde koşamaz, bozgunculuk yapamaz.
Değerli Kardeşlerim!
Müminler olarak, helal ve haram sınırları
karşısındaki tutumumuza bakalım. Her birimiz, şu
soruları kendimize soralım: Helal-haram duyarlılığı
çerçevesinde bir hayat mı yaşıyoruz? Yoksa bir
idrak tutulması içinde miyiz? Günahı
umursamayarak, haramdan kaçınmayarak dünya ve
ahiret mutluluğumuzu tehlikeye mi atıyoruz? Yoksa
gönülden bir tövbe ile bir daha geri dönmemek üzere
yanlışlarımızı terk edebiliyor muyuz?
Kıymetli Kardeşlerim!
Unutmayalım ki; mümine yaraşan, helale ve
harama karşı uyanık olmaktır. İnsan hata yapabilir.
Ama hata edenlerin en ferasetlileri, en kısa zamanda
hatadan dönen ve tövbe edenlerdir.
Hutbemizi Peygamberimiz (s.a.s)’in şu duasıyla
bitirmek istiyorum: “Allah’ım! Doğu ile batı
arasını uzaklaştırdığın gibi benimle günahlarımın
arasını da uzaklaştır!
Allah’ım! Beyaz elbisenin kirden arınması
gibi beni de günahlarımdan arındır!”3
1 Mâide, 5/90.
2 Buhârî, Îmân, 39; Müslim, Müsâkât, 107.
3 Buhârî, Ezân, 89.
Hazırlayan: Din Hizmetleri
Helal ve haram
Yayınlanma :
22.12.2017 13:31
Güncelleme
: 22.12.2017 13:31