Fıkıh kitâpları okunmazsa, (Dîninizi tercümeden, meâllerden öğrenin) derlerse, vatandaş da kafasına göre böyle hüküm verecek. Halbûki, dört mezhebin fıkıh kitâplarında da, namazı vaktin evvelinde kılmak evlâdır, diyor. Yatsı namazını, herhangi bir özür yok iken, gecenin üçte birinden sonraya bırakmak mâlikî mezhebinde harâmdır. Gece yarısından sonraya bırakmak, hanefî ve şâfii mezhebinde tahrîmen mekrûhtur. Yani, harâma yakındır. Evet, dört mezhebde de yatsının son vakti imsâk vaktidir. Ama bunu özürsüz olarak gece yarısından sonraya bırakmak hanefî ve şâfii mezhebinde tahrîmen mekrûh, üçte birinden sonraya bırakmak da mâlikî mezhebinde harâmdır, diye geçiyor.
Yatsı namazı on rek'atdır. Dördü ilk sünnet, dördü farz, ikisi de son sünnettir. Vitir namazı ayrı bir namazdır. Yatsı namazını arkasına kılındığı için yatsı namazına dâhil ediliyor. Bunun için bazı kitâplarda yatsı namazının onüç rek'at olduğu anlatılıyor. Peygamber efendimiz “aleyhissalâtü vesselâm” vitir namazını imsâktan önce, teheccüd vaktinde kılarlardı. Uyanabilenin oraya bırakması efdaldir. Belki birisi vitir namazını anlatmıştır, dinleyen de yatsıyı oraya bırakmak evlâdır diye anlamış olabilir. Çünki bir imâm efendi, bir vâiz efendi, bunu bu şekilde anlatmaz.
2- Tv de bir hoca, Hud suresinin 107. ayet-i kerimesini delil göstererek, Cehennemin sonsuz olmadığını söylemiş. Doğru mudur?
Kendi kafasına göre anlatmış. Halbûki Kur'ân-ı kerîmde, (Ebedâ) ifâdesi geçiyor. Cehennemin ebedî olduğu sık sık tekrar ediliyor. Bahsetteği âyet-i kerimeyi de, kendi kafasına göre yorumlamış. Âyet-i kerimelere kendi aklına göre, kendi düşüncesine göre manâ veren, âyet-i kerimede böyle bildiriliyor diye açıklamaya kalkanlar için, bir hadîs-i şerifde, (Böyle bir kimse Cehennemdeki yerine hâzır olsun) buyruluyor, diğer bir hadîs-i şerifde de, (..kâfir olur) buyruluyor. Çünki âyet-i kerimeleri açıklayan hadîs-i şeriflerdir. Peygamber efendimizin “aleyhissalâtü vesselâm” sözleri, Kur'ân-ı kerîmin tefsîridir. Zaten hadîs-i şeriflerde uzun bildirilmiş ama, âyet-i kerimede de Cehennemin sonsuz olduğu çok açık, net bildirilmiş. Bu ve bu şekilde konuşanlar, iyi araştırıldığı zaman kesin mezhebsizdir. Ehl-i sünnet âlimlerinin kitâplarından nakli esâs almıyor, kendi kafasına göre yorumluyor.
Cennet ve Cehennem de, ikisi de sonsuzdur. İkisi de cenâb-ı Hakkın yarattığı mahlûkattır. Yarattıklarının içerisinde ikisini sonsuz kılmayı ezelde dilemiştir ve Allahü teâlâ va'dinden geri dönmez.
3- Yattığımız yerden, kulaklıkla radyodan veya mp3 çalardan Kur'an-ı kerim dinlemek uygun mudur?
Bu şekilde Kur'ân-ı kerîm dinlemek edebe uygun değildir. Yatınca okunacak âyet-i kerime ve duâlar var. Onlara izin verilmiştir. Her zaman için edebi korumak gerekir. İslâm tarihi ile alâkalı, evliyâların hayatları falan dinlenebilir, izin verilmiştir.
4- Beyimin erkek kardeşiyle tokalaşmadığımda, (Niye bizden kaçıyorsun, içimizde bir kötülük yok) diyorlar. Zor durumda kalıyorum. Neler söylersiniz?
O çok yanlış bir düşüncedir. Her tokalaşan kadının karşıdaki erkeğe veyâ her tokalaşan erkeğin karşıdaki kadına karşı şehvânî arzuları, hayvanî hisleri harekete mi geçiyor? Bu erkek, bu kadın için veyâ bu kadın, bu erkek için kötü şey mi düşünüyor? Bunu bu açıdan düşünürlerse ve sebep olarak da sadece bunu gösteriyorlarsa yanlış olur. Yaratan yarattığını en iyi bilendir. Bu, Rabbimizin emridir. Allahü teâlâ buyuruyor ki, (Zinâya yaklaşmayın). Mesele kötülük düşünüp düşünmemek değildir. Bizim vazifemiz o yasağa uymaktır. Uyan rahat eder, uyulmazsa bir sürü felâketler gelir.
(Tam ilmihâl Se'âdet-i Ebediyye)de bir beyt geçiyor, (Bir hûmâ-yı zevki bin sayyâd-ı gam tâkîb eder). Yanî, bir tane zevk alınır, arkasına bin tane belâ, üzüntü, keder gelir. Cenâb-ı Hak çizgi koymuş, bu çizgiyi geçen mutlaka fitnelere, belâlara düçar olur. İsrârla, (Tam ilmihâl Se'âdet-i Ebediyye) diyoruz. Orada onsekiz erkek ve onsekiz kadın anlatılmış. Onsekiz kadın, bir erkek için mahremidir, bunlarla oturur, görüşür, konuşur. Kadın açısından da onsekiz erkek vardır. Bunlar öğrenilir. Mahremlerle görüşülebilir, onun dışındakiler yabancıdır. İnsanlar ne derse desin, ne düşünürse düşünsün, Rabbimiz ne der?
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî “kuddise sirrûh” buyuruyorlar ki, ''Hiç kimsenin sözünü inkâr etme, ama sen az söyle ve halkın kötülük ve eğrilerinden aslandan kaçar gibi kaç. Bir kenarda otur, dur.''