1- Dört rek'atli [meselâ ikindinin] sünnetinde, 3. ve 4. rek'atlarda Felak ve Nâs okuyorum. Bir yerde, (Sen namâzı bitirmişin. Bundan sonra farzı kılamazsın) manâsında bir ifâde kullanıldı. Bu doğru mudur?
Çok yanlış bir şey. Olur mu öyle şey? Dört rek'atli veyâ iki rek'atli namâzda sırayı gözetmek gerekir. Meselâ bir kimse, sabah namâzının sünnetinde, birinci rek'atde (Era eytellezî...), ikinci rek'atde (Kul e’ûzü birabbinnâs...) okusa, farzda okuyacak bir şey kalmadı mı, bitti mi? Bu iki rek'at içerisinde o sıraya riâyet ederiz. Farzında gerilerden, (Yasîn-i şerîf, Vedduhâ, Amme, Nâziât sûresini) okunabilir. Hatta Bekara sûresine geçer, oradan başlanabilir. Hiçbir mahzuru yok. Söyleyen yanlış söylemiş.
2- İmâmet, namâz kıldırma konusunda neler aranır?
Ümmînin, ümmîye imâm olması câidir. Talîm görmemiş, kendisi gibi okuyanların birbirlerine imâmeti câizdir. İmâmet, yani namâz kıldırma konusunda önce tecvîd aranır. Kırâat, düzgün bir şekilde okunur. İkisi eşitse, hangisinin fıkh bilgisi daha fazla ise, o imâmete geçer. Meselâ, manâsı bozulmayacak bir şekilde kırâati düzgün olan bir kimse var, birisi de hâfız. Hâfızın fıkh bilgisi yok, öbürüsünün var. Öbürüsünün imâm olması lâzım. Hâfız olan kimse, fıkh bilgisi olmadığı için namâzdaki bir hata sebebi ile namâzı götürebilir. Ama diğerinin fıkh bilgisi olduğu için, namâzdaki hatayı namâzın içinde telâfi eder, namâzı kurtarır. Bunlar fıkh kitâplarında uzun uzun bildirilmiş. Hatta öyle şeyler var yazılmış ki; kırâatları eşit, fıkh bilgileri de eşit, o zamân bunların fizikî yapılarına bakılır. Hangisi insanlara daha hoş ve latîf gözüküyor. Ahlâkına bakılır. Onlarda da eşitse ve bunlar evli ise, hangisinin hanımı güzelse, o geçer. Çünkü hanımı güzel olanın gözü, orada burada olmaz. Yani sakınması, ittikâsı daha fazla olur. Süleymâniye câmi’sinin, imâmet makâmına geçecek kimsede, saymışlar şunlar, şunlar... ve bir de hanımı, çevredeki hanımların en güzeli olmalı. İnsan tabîatı bu. Öyle bir vazîfe yükleniyor ki, evli ise [hanımı çevrenin en güzeli] çevrede güzel kadın var mı, diye bir şey hâtırına gelmiyor. Sadece oraya [imâmete] odaklanıyor. Zaten başkaları da yakıştıramıyor. Osmânlı sisteminde hakîkaten doruk noktaya çıkmışlar. Onu bile düşünmüşler.
3- Salevât-ı şerîfeyi okurken bazan kısaltabilir miyiz?
En kısası, “aleyhissalâtü vesselâm”, “sallallahü aleyhi ve sellem”, “Allahümme salli alâ seyyidinâ Muhammed” şeklinde de söylenebilir. Salevât-ı şerîfedir.
4- Yurt dışındayım. Zannıma göre buradaki Almanlar, sığırları iki yaşını doldurmadan kesiyorlar. Biz bu konuda nasıl hareket etmeliyiz?
Zanla hareket edilmez. [Kesin biliyorsanız iki yaşını doldurmadığını]. Kitâblı kâfirler, mürtedler [müslümân olduğu hâlde islâmiyyetden dönenler] gibi davranmaz. Mürtedlerin sözüne pek güvenilmez. Ama kitâblı kâfirlerin ki öyle değil. İki yaşında ise, iki yaşında derler. Hele Almanlar tavîz vermiyorlar. İtibâr edilir.
5- Zekâtımı gelinime verebilir miyim?
Gelin fakîrse ona zekât verilir. Herhangi mahzuru söz konusu değildir. Geline verince toruna da yedirebilir