Hikmet ehli bir zat buyuruyor ki:
Eğer bir insanın terbiye edicisi olmazsa, terbiye nedir bilmez. Bir hayvan evcilleştirilmezse evcil hayvan olmaz. İnsan kendi kendine güzel ahlâklı olamaz. Güzel ahlâkın ne olduğunu bilmez ki, olabilsin. Meselâ Araplar vahşet içerisinde yaşıyorlardı. O vahşet içerisinde yaşayan insanlara Hazret-i Peygamber geldi, onlara güzel ahlâkın ne olduğunu anlattı, aynı insanlar, dünyanın en mümtaz insanları oldu.
Şimdi biz birisini örnek almazsak ahlâkımızı nasıl değiştirebiliriz? “Ben böyleyim” demek doğru olmaz; çünkü Rabbimizin rızası, öyle değildir. Onun için Peygamber efendimiz; “Ben güzel huyları anlatmak, güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim.” buyuruyor.
Güzel ahlâklı olmak, kızmamak, kalb kırmamak, insanları mutlu etmek, memnun etmek, sevindirmektir. Yine Peygamber efendimiz buyuruyor ki:
“Cehenneme girmesi haram olan ve Cehennemin de onu yakması haram olan kimseyi bildiriyorum. Dikkat ediniz! Bu kimse insanlara kolaylık, yumuşaklık gösterendir.”
“Söz veriyorum ki, münakaşa etmeyen, haklı olsa da, diliyle kimseyi incitmeyen, şakayla veya yanındakileri güldürmek için, yalan söylemeyen, iyi huylu olan Müslüman Cennete girecektir.”
Onun için, güzel ahlâklı insan, az ibâdet etse de, çok sevap kazanır. İnsanları kıran döken, çok ibâdet etse de sıkıntısını çeker. Peygamber efendimize demişler ki; “Bir kadın var, sabahlara kadar ibâdet ediyor, akşamlara kadar oruç tutuyor; ama komşuları ondan illallah diyor.” Peygamberimiz; “Onun yeri Cehennemdir.” buyuruyor. Başka bir hadîs-i şerîfte de şöyle buyuruyor:
“Bir Müslümanı incitmek, kalbini kırmak, Kâbe’yi 70 kere yıkmaktan daha günahtır.”
İmam-ı Rabbanî hazretleri de buyuruyor ki:
“Kalb Allahü teâlâya komşudur. Eğer komşu kırılırsa sahibi de kırılır. Onun için, ister Müslüman olsun, ister kâfir olsun, ister fâcir olsun, ister fâsık olsun, ister evliyâ olsun, hiç kimsenin kalbini kırmamaya özen göstermelidir.”
Kimseye iyilik yapmak mecburiyetinde değiliz, ister yaparız ister yapmayız; ama kötülük yapmamaya mecburuz. “Neden bu iyiliği yapmadın?” demezler; ama, “Neden bu kötülüğü yaptın?” diye hesap sorarlar.