1- (Namâz, insanı insanı kötülüklerden alıkor) buyuruluyor. Buna inanıyoruz, ama namâzda bile hâtırımıza kötü şeyler geliyor.
Bunun sebebi nedir?
Gelecek tabiî ki. Nefsimiz îmân etmedi ki. Nefsimiz kâfir. Biz Allahü teâlâ ile pazarlık hâlinde değiliz. Biz emirleri yapar, yasaklardan sakınırız. Bu bizim vazîfemizdir. Cenâb-ı Hak diler, ihsân eder, nefsimiz itminâna kavuşur, îmân eder ve evliyâlık hâllerini ihsân eder. O, Onun bileceği bir iştir. İhsân-ı ilâhidir. Kötü düşünceler gelse de, biz devâm edeceğiz. Namâz kıldığımız hâlde kötülükden kurtulamıyor isek, yimemize, içmemize ve ağzımızdan çıkana da dikkat etmemiz gerekir.
2- Bizde takke var, imâmda yok. İmâma takkeyi verip de biz ona uyabilir miyiz?
Hayır. Onu mekrûh işlemekten kurtarıp da, kendimiz mekrûh işlemeyiz. Baktık ki imâm takkesizdir, biz çekiliriz tek başımıza namâzımızı kılarız.
3- Doğum gününü hicrî takvîme göre kutlamak da bir mahzur var mı?
Hayır, yok. Peygamber efendimizin de “aleyhissalâtü vesselâm” doğum gününü [mevlîd kandilini], hicrî takvîme göre kutluyoruz. Milâdî takvîme göre, kutlu doğum haftası diye sonradan uydurdular, öyle bir şey yok.
4- Porselen diş yaptırınca da, mâlikî mezhebini taklîd lâzım olur mu?
Netice itibâriyle, kaplamadır. Mâlikîyi taklîd etmek lâzımdır.
5- Rahatsızlık sebebiyle, ağza su almadan abdest alınsa mahzuru olur mu?
Hanefî mezhebinde farz değildir. Böyle bir durum varsa câizdir.
Bişr-i Hâfî “rahmetullahi teâlâ aleyh” buyuruyorlar ki: Kim Allahü teâlâya yaklaşırsa, insanlardan uzak kalır.