1-Bilmeden kısa süreyi önce okumuşum bunun mahzuru var mıdır?
Bilmeden yapılırsa mekrûh olmaz, buyuruluyor. Mesela bir sûre atlayarak okumak mekrûhtur. Bilmeden, unutarak yapılırsa yine mekrûh olmaz.
2- Toplantıya gidiyoruz. Perde çekiyorlar, kadınlar bir tarafta erkekler bir tarafta, sonra erkekler ey ey diye bağırıyor. Peygamber efendimizin zamanında böyle bir şey var mıdır?
Peygamber efendimiz “aleyhissalatü vesselam” zamanında böyle bir şey yoktu. Bunları Sonradan uydurdular, sonradan koydular. Bunlara kaza borcu olan bir kimse, sünnet yerine kazaya niyet etmeli dersek, feryat ederler. Sünneti değiştiriyorsunuz, derler. Peygamber efendimizin “aleyhissalatü vesselam” sünnet-i seniyyesine bakalım. Peygamber efendimiz “aleyhissalatü vesselam” Medine-i münevverede cemaatle beş vakit namâz kılıyordu. Sahabiyye olan hanımlar kocaları vasıtasıyla haber gönderdiler. Yâ Resûlullah! Kocalarımız sizin arkanızda namâz kılmakla şerefleniyorlar. İzin verirseniz biz de Mescid-i nebiye gelsek, arkada Size ittibâ etsek. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” efendimize haber gönderdiler. (Sizin, [yanî hanımların] evin bir köşesinde tek başınıza kıldığınız namâz, Mescid-i Nebide kılınan namâzdan üstündür). Gelmelerine izin vermediler. Peygamber efendimizin bildirdiği yol bu.
Şimdi Mevlana Celaleddin-i Rûmi hazretlerine şeb-i arûz diye, ne cinâyetler işleniyor. Çünkü Mevlana Celaleddin-i Rûmi hazretleri ıztırap içerisindedir. Türbesine bir sürü saz âleti sokmuşlar, sokuşturmuşlar. Mevlana Celaleddin-i Rûmi hazretleri ney çalmadı, dönmedi. Sema yapmadı. Mevlana Celaleddin-i Rûmi “kuddise sirruh” hazretleri, işi gücü bırakmış, Allahü teâlâyı zikretmeyi bırakmış, oturmuş kalemi almış eline şeyh efendi, dede efendi böyle yapacak, semazen efendi böyle yapacak, elin öyle kaldıracak, şöyle kaldıracak bir ömür boyu bunların kâidelerini yazmış, durmuş. Terbiyesizliktir bu. Sonradan birisi oturmuş bunları dizanyn etmiş. Yok böyle bir şey. Mevlana Celaleddin-i Rûmi hazretleri dönmemiş, raks etmemiş. Böyle bir elbise giymemiş, sonradan uydurdular. Şimdi dokunduğun zaman sen Mevlanaya düşman mısın? Mevlana Celaleddin-i Rûmi hazretlerine böyle yapanlar düşmanlık ediyor.
Bunların doğrusunu Ehl-i sünnet âlimleri ve özellikle silsile-i âliyye denilen hazret-i Ebû Bekr Sıddık vasıtası ile gelen, Mevlana Halid-i Bağdadi, imâm-ı Rabbâni gibi zatları bildirdikleridir. Meselâ bu zâtların kitâplarına, hayatlarına bakıyoruz, öyle hoplamak, zıplamak, ey ey diye bağırmak kendinden geçmek, Allah diye bağırmak yasak ediyorlar. Böyle bir şey de yok, ibadet değil. Böyle yerlere de gitmek uygun değildir.
3- İlk rekatta tahiyyata oturursak okurken hatırlayınca hemen mi yoksa tahiyyatı okuyupta mı kalkacağız?
Hâtırladığımız yerde kalkıyoruz, daha fazla beklemiyoruz. Secde-i sehvle namâzımızı kurtarıyoruz.
4- Cep telefonunda ilahi varsa bununla helaya girmek uygun mudur?
Belden aşağı koymamak kaydı şartı ile girilebilir, câizdir. Ama cep telefonlarına Kur'ân-ı kerim yüklemek uygun değildir. Çünkü telefonu kullanıken ona her zaman dikkat edemeyiz. Onu muhafâza etmek zor, onun için yüklememelidir. İlâhilerde de edebi gözetmek iyi olur. İçinde ilâhi yüklü ise, onunla helâya girilebilir ise de, yapmamalıdır.
5- Cep telefonunda şarkı türkü yüklü ise bununla namaz kılınır mı?
Kılınabilir, ama Tam İlmihâl Se'âdet-i Ebediyye kitâbında, İbni Âbidinden alarak bir ifâde var: Çalgılı âleti bulunan odada namâz kılmak mekrûhtur. Cep telefonunu, bilgisayar, televizyon, radyo ile şarkı, türkü dinlenirse, bunu çalgı âleti hükmüne koyduk. Bu âletler, kullanılış maksadına göre çalgı âleti olur veyâ olmaz. Onun için çalgı âleti olarak kullanılmayan televizyonun, radyonun, cep telefonunun bulunduğu odada namâz kılmanın herhangi bir mahzuru söz konusu değildir.
Hazret-i Ömer “radıyallahü teala anh” buyuruyorlar ki, Ahmakla arkadaşlık etmekten kaçın. Çünkü, ekseriya sana iyilik yapayım derken zararı dokunur.