Kânûnî sultân Süleymân hânı veyâ başka bir sultânı, anlamayan, bilmeyen biri kendini anlatır. Osmânlılar hakkında bilgi kirliliği var. Harem sanki karı kız doldurulmuş, âlem yapılıyor! Âlem yaparak, bu insanlar bunu altıyüz sene nasıl idâre etmişler? Bir kere, Osmânlı sultânlarının hiçbirisi içki içmedi. Söyleyenler yalan söylüyor. Hepsi Ehl-i sünnet itikâdındaydı, hepsi Evliyâ iklimindeydi. İslâmiyyetin bekçiliğini yapmışlar. Hatta evlâdlarını bile, bizim için fedâ etmişler.
Haremde, harblerden esir alınıp gelinen o kadınların içerisinde, kâbiliyetli ve kapasiteli olanlar seçiliyor, getiriliyor burada eğitiliyor, islâmi eğitim veriliyordu. Daha sonra da bunlar Osmânlı devlet adamlarıyla evlendiriliyordu veyâ kızları yetiştiriyorlardı. Haremden murâd o idi. Zaten Kânûnî sultân Süleymân hânın ömrü seferlerde geçti. Osmânlının en parlak dönemi, seferlerde geçti. Babası Yavûz sultân Selîm hân hazretleri zaten Mısıra gitti, iki senede o seferden geldi. Yanî, at üstünden inmediler. Nerede kaldı ki, bunlar âlem yapacaktı.
Herşeyi yerli yerine koymak lâzımdır. O dönemde, sadece Osmânlı devleti değil, Selçuklu devleti değil, yeryüzündeki devletlerin hepsi birbirleri ile harb ettikleri zamân, işgâl ettikleri ülkenin erkeklerini kadınlarını köle diye alıp götürüyorlardı. Bu kölelerin kadınlarına da câriye deniyor. Bunların hayatları bağışlanıyor, ömür boyu mal gibi kullanılıyorlar. Hâdise bundan ibâretti. Müslümânlar da girdikleri yerlerde alıyorlardı. O köleleri, o câriyeleri kademeli bir şekilde hürriyete kavuşturuyorlardı.
Bu milleti senelerdir aynı şekilde kökünden koparmak için uğraşıyorlar. Baktılar ki kopartamadılar, bu sefer senin ecdâdın böyle idi, diye anlatmaya çalışıyorlar. Çok terbiyesizlik. Bu işi bilmiyorlar, reyting uğruna yapıyorlar. O televizyonu kapatarak, o televizyona reklam verenlerin eşyâsını almayarak tepki göstermelidir.
Hakîkat Kitâbevinin yayınlamış olduğu kitâbların okunmasını tavsiye etmemizin sebebi, bunlar okunduğu zamân kim dost, kim düşmân net bir şekilde belli oluyor. Hüseyin Hilmi efendiye “rahmetullahi aleyh” birisi gelmiş, (Hep hocam, hocam diyorsun. Hocandan sen ne öğrendin) diye sormuş. Hüseyin Hilmi efendi de “rahmetullahi aleyh” buyuruyor ki, (Ben hocamdan bir tek şey öğrendim). Adam şaşırmış, (Bir tek şey öğrendin, onun için mi hocam hocam deyip, duruyorsun) demiş. Buyurmuşlar ki, (Kimi sevip, kimi sevmeyeceğimi) öğrendim. Kâfirler sevilmez, ama acınır o ayrı bir mesele. Bid'at ehli sevilmez. Yanî, Allahü teâlânın dînini değiştiren, Allahü teâlânın dostlarına dil uzatan, Allahü teâlânın dînini hakîr görmek isteyenleri ve Allahü teâlâya îmân edenlere edebsizce hakâret edenler sevilmez. Bir müslümânın bunu bilmesi ve ayırması lâzımdır.
Osmânlı sultânlarının hepsini de hayırla yâd etmemiz gerekir. Çünkü onlar, dîn-i islâmın bekçileri idi. Öyle harem kurarak, karı kızla içki âlemleri yaparak büyük bir devlet olunmaz. Sarhoş kafa ile de dünyâ idâre edilmez. Bu kadar millet de ittibâ etmez. Balkanlar dörtyüz sene Osmânlıya itâat etmiş. Balkanlar da bir sürü millet var. Osmânlı çekildikten sonra orası bir türlü durulamadı. Ortadoğu, Kuzey Afrika, Kafkaslar olduğu gibi Osmânlıya ittibâ ediyordu. Böyle sarhoş, ne dediğini bilmeyen, sabah başka türlü akşam başka türlü olmuş olsa, onların hepsi isyân eder. Allahü teâlâya itâat edene, mahlûkat itâat eder. Bunlar, bunu anlamıyor. Onun için, Osmânoğulları Allahü teâlâya itâat ediyordu. Hataları, günâhları vardır. Onlar Peygamber değil ki. Bir tek Peygamberlerde ismet sıfatı vardır. Eshâb-ı kirâmda da ismet sıfatı yok. Evliyâ-i kirâm da Peygamber değildir, onlarda da ismet sıfatı yok. Yanî, günâhsız değillerdir. Elbetteki hataları olmuştur. Ama bir şeyin değerlendirmesi yapılırken, artısına, eksisine bakılır. Artıları fazla ise, iyi denir. Eksiler fazla ise, kötü denir. Hataları olabilir.
Onun için Osmânlılarını hayırla yâd etmek, böylelerine de dönüp bakmamak lâzımdır.
Osmânlı sultânları, bu insanların anlattığı gibi midir?
Yayınlanma :
20.02.2011 16:22
Güncelleme
: 20.02.2011 16:22
Ebû Bekr Verrâk “rahmetullahi teâlâ aleyh” buyuruyorlar ki: Yiğit o kimsedir ki, onun hiç düşmânı olmaz.