1- Kaza namazı borcu olan bir kimse sünnetleri kılarken nasıl niyet etmelidir? Fıkıh kitaplarında namazlar farz ve nâfile diye iki kısma ayrılır. Bunu erbabı bilir. Ama dînini Kur'andan öğrenmek isteyen bunları anlamaz ve bilmez. Farz ve vacibin dışındaki ibâdetlerin hepsine nâfile denir. Dört mezhebden üçünde, mâlikî, şâfiî ve hanbeli mezhebinde herhangi bir farz borcu olan kimsenin o cinsten olan diğer nâfile ibâdetlerle meşgûl olması harâmdır. Beş vakit farz namazlardan kazaya kalan namaz borcu olan kimsenin üç mezhebde nâfile kılması harâmdır. Kazaya kalan oruç borcu var iken bu kimsenin nâfile oruç tutması da aynı şekilde caiz değildir. Zekât borcu varken nâfile sadaka vermesi caiz değildir. Kurban borçları varken nâfile hayvan kesmesi caiz değildir. Önce borç. Bütün ibâdetler için geçerlidir. Mahşer günü Allahü teâlâ, kendi emrettiklerinin hesâbını soracak. Bunları vaktinde yaptın mı? Vaktinde yapmadıysan bunları kaza ettin mi? Günâh işledin mi? Günâh işlediysen tövbe ettin mi? Bunların hesâbı sorulacak. Bu hesâba hazırlanmak gerekir. Peygamber efendimiz “aleyhissalatü vesselam” (Hesâba çekilmeden önce kendinizi hesâba çekiniz) buyuruyor. Onun için her müslümanın düşünmesi lâzımdır. Dört mezhebde de kazaya kalan namaz borcu olan kimsenin nâfile ile meşgûl olması uygun değildir. Hanefi mezhebinde kabul olmaz. Onun için de hanefi mezhebinde olan bir müslüman sabah namazının sünnetini, sünnet diye kılıyor. Öğle namazının ilk sünnetine, (İlk kazaya kalan öğle namazının farzına), son sünnetine, (İlk kazaya kalan sabah namazının farzına), ikindinin sünnetine, (İlk kazaya kalan ikindi namazının farzına), akşamın sünnetine, (İlk kazaya kalan akşam namazının farzına), yatsının ilk sünnetine, (İlk kazaya kalan yatsı namazın farzına), yatsının son sünnetine, (İlk kazaya kalan vitir namazına) diye niyet ediliyor. Böylece hem sünnetler terk edilmiş olmuyor, hem de bir günlük kaza borcumuz ödenmiş oluyor. Hatta, yeme, içme, uyuma, nafaka temini için çalışma zamanlarının dışında, bu kimsenin durmadan kaza namazı kılması ve bir an önce bu borçtan kurtulması lâzımdır.
2- Namaz kılmakta gevşekliğim var. Bunun için bir dua var mıdır? Yok. İstigfâra devam edecek, sadaka verecek ve bir de (Tam İlmihâl Se'âdet-i Ebediyye)deki (Silsile-i Aliyye)nin isimleri okunur ve üç İhlâs, bir Fâtiha şiirde ismi geçen zâtların ruhlarına hediye edilir ve Onların hâtırı ve hürmetine dua edilir.
3- Bir arkadaş üç talak vermiş, ama bunların ilk dini nikah akidlerinde mehir falan da söylenmemiş. Tekrar bir araya gelmeleri için neler yapması gerekir? Mehir söylenmemiş ise, otomatik olarak mehr-i misli devreye girer. Ama hanefi mezhebinde nikâh akdi yine sahih olur. Talak verildiği için hanefi mezhebine göre çıkış yok. Bu kadın bir başkası ile evlenecek, evlendiği adam bunu boşayacak veya ölecek. Ondan sonra ilk kocası ile evlenebilir.
4- Yedi bileziğimi kayınpederim borç olarak aldı. Ödeyecekti fakat öldü. Şimdi ben hediye ettim, ama o orada bunun için azap görür mü? Hediye etmişseniz onu bu azaptan kurtarır.
5- Kıyamda Sübhaneke okuyacağımız yerde Ettahıyyatüyü okursak, farzı geciktirmiş olur muyuz? Olunmuyor. Kıyama âit ayrı bir hüküm, ka'deye âit ayrı bir hüküm vardır. Meselâ ka'dede başka şeyler okunsa, geciktirilmiş olunur, secde-i sehv gerekiyor.
6- İlaç iyi geldi veya ekmek beni doyurdu demek, şirk olur mu? Olmaz. Vehhabi itikâdına göre bunların hepsi müşrik oluyor. Vehhabilerin kendileri de müşrik oluyor. Bunlar mecaz olarak kullanılır. Ehl-i sünnet itikâdındaki bir müslüman, ilaçta şifâ tesirini yaratanın Allahü teâlâ olduğunu bilir. Ekmekteki ve sudaki doyurma ve kanma hissini verenin cenâb-ı Hak olduğunu bilir. Onların sebep olduğuna itikâd eder.
7- Bankada altın hesabı açtırdım. Bir mahzuru var mıdır? Açtırılabilir. Altının fiyâtına göre onlar inip çıkıyor. Altın almış gibi oluyorsunuz.
8- Çevremizde bidat ehli kimselerde olağanüstü haller görüyoruz. Fakat itikadı düzgün olan kimselerde böyle haller görünmüyor. Bunun sebebi nedir? Bid'at ehli bir kimsede istidrac olarak olağanüstü hâller meydana gelir. O da onu Cehenneme götürür. Maksat, bilinmeyen şeyleri bilmek, görülmeyen şeyleri görmek, havada uçmak, denizin üstünde gitmek değildir. Kerâmet bu değildir. Kerâmet, ölü kalbi diriltmektir. Yolun esâsı sünnet-i seniyyeye ittibâ etmektir. Bütün sualler ve cevapları Günün ilâhisi
Hazret-i Ömer-ül Fâruk “radıyallahü teâlâ anh” buyuruyorlar ki, İnsanların en câhili, âhiretini başkasının dünyâsı için satandır.