1- Bugünkü yeryüzünde yaşayan gayr-i müslimlerin, islâmiyyetden muâf olanları var mıdır?
İmâm-ı Rabbânî “kuddise sirruh” hazretleri açıkça bildirmiştir. Peygamberin “aleyhissalâtü vesselâm” daveti veyâ Onun vârislerinin “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în” kitâbı, sözü ulaşmamış ise, bunlar doğar, büyür, yer, içer, ölür, diriltilir, kendi aralarındaki hakları mahşer gününde alır ve verirler, sonra hayvanlar gibi yok edilirler. Bunlar Cennete girmezler, îmânları yok, Cehenneme de girmezlar, inkârları yok. Çünkü muhâtab olmadılar. Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîminde, (Peygamber göndermeden önce, azâb edici değilim) buyuruyor. Hâl böyle olunca, ulaşmamış olan yer varsa bunlar, imâm-ı Rabbânî “kuddise sirruh” hazretlerinin buyurdukları gibi mükellef değiller. Ama bugün, islâmiyyetin ulaşmadığı yer hemen hemen yok gibidir. Her dilde de bu bilgilere ulaşılabilir. Meselâ Hakîkat Kitâbevinin yayınlamış olduğu, (Tam İlmihâl Se'âdet-i Ebediyye) başta olmak üzere, değer kitâbların diğer dillerde tercemeleri yapılmıştır. Asıl orjinalleri farsça ve arabca olarak dünyânın her tarafına gönderilmektedir. Hatta, www.hakikatkitabevi.com adresine girildiği zaman bu kitâbların kendilerini de orada bizzat okunabilmekte ve görülebilmektedir. Bu imkânlar mevcuttur.
2- Gayr-i müslimlerin olduğu bir yerde bulunan bir müslümânın, onlarla münasebeti nasıl olmalıdır?
İslâm âlimleri kitâblarına islâmiyyetin emir ve yasaklarını yazmışlar. Bunları nasıl tatbik edileceğini Peygamber efendimiz “aleyhissalâtü vesselâm” bizzat yaşayarak göstermişler. Eshâb-ı kirâm “aleyhimürrıdvân” efendilerimiz, Peygamber efendimizden “aleyhissalâtü vesselâm” görerek tatbik etmişler. Sonraki nesiller de bir müslümâna da, bir gayr-i müslime de aynı şekilde muâmele etmişler. Müslümâna zulm etmemek lâzım olduğu gibi, gayr-i müslime de zulm etmemişler. Ama kâfirlerin inanışlarını sevmemişler. Açsa doyurmuşlar, çıplaksa giydirmişler. Kâfir hakkı da önemlidir, çok dikkat etmek lâzımdır.
3- Karı kocadan birisi vefât edince, aradan üç-beş sene geçtikten sonra vefât eden, diğerinin üzerine defn edilebilir mi?
Üç sene, beş sene, on sene içerisinde de çürüyebilir, elli sene de geçse hiç çürümeyebilir. Çünki harâm yemeyen ve îmânlı olanların cesedlerini toprak [Allahü teâlâ emir vermiştir] çürütmez. Çürüdü zan ettik açtık, kemikleri varsa, kemikler bir kenara konmak sûretiyle, yabancı bile oraya defn edilebilir. Artık orada mahremiyyet kalkmıştır.
4- Mevlid-i şerîf kırâat edilirken, kadınlar birbirlerinin sırtlarını sıvazlıyorlar. Bu uygun mudur?
Kitâblarda böyle bir şey bildirilmemiş. Hiçbir şey ifâde etmez. Kitâblarda yazmıyor, daha önceki büyüklerimiz böyle bir şey yapmamış ise, bu câiz olmaz. Onu terk etmek lâzımdır.
5- Teyzem ikinci evliliğini yaptı. Beyinin, önceki hanımından olan çocukları, teyzemin malına mülküne mirâscı olurlar mı?
Hayır. O çocuklar mirâs alamazlar, ama kocası mirâs alır. Kendi çocukları otomatik olarak yine mirâscı olur. Ölçü de böyledir.
Abdullah bin Mübârek “rahmetullahi teâlâ aleyh” buyuruyorlar ki, Allahü teâlâya isyân ederken, O'nu sevdiğini açıklarsın. Bu ise kıyasta acâibdir. Eğer sevgin doğru olsaydı, O'na itâat ederdin; çünkü seven, sevdiğine itâat eder.