1- Hanefî mezhebinde, bir kimse, bir günde on defâ guslü bozan bir durumla karşılaşsa bile, hepsi için bir gusül alınca o kişi temizlenmiş oluyormuş. Doğru mu?
Diyelim ki, sabahleyin [kuşluk vaktinde] gusül abdesti îcâb eden bir hâl oldu. Öğle vakti girince, öğle namâzı kılınmayacak mı? İkindiye yarım sâat kalana kadar gusül abdesti alınıp, öğle kılınır [bu kadar geciktirilir]. Öğleyin de gusül îcâb eden bir durum oldu ve gusül alınmadı ve ikindiye geçti. Büyüklerden bir zât vefât etmiş. Ne hâldesin? diyorlar. (Dünyâda iken guslü bir an geciktirmiştim. Ve burada bana ateşten gömlek giydirdiler) buyuruyor. Diyelim ki, ikindi vakti de gusül îcâb eden bir durum başına geldi ve orada da gusül alınmadı. Öğle gitti. İkindi de gitti. Akşam girdi, almadı, yatsı girdi almadı. Hep cenâbet dolaşıldı ve namâzlar da terk edildi. Dolayısıyla bunların günâhı öyle ağır ki, yarın âhiretde görülecek. Diyelim ki, kuşluk vaktinde, [yarım sâat içerisinde] birkaç defâ guslü gerektirecek bir durum oldu. Hepsi için bir defâ gusül kâfidir.
Ziyâüddîn Nahşebî “rahmetullahi teâlâ aleyh” buyuruyorlar ki: İnsan, ölüm, fakîrlik ve ateşin [yanî Cehennemin] yarış meydânındadır. Allahü teâlâ onun terbiyecisi, Peygamberler sürücüsü, kitâplar öncüsüdür, o ise serkeştir, söz dinlemez.
2- İstanbul Okmeydanından, Şileye kurban kesmeye gidilebilir mi?
Okmeydanı, Avrupa yakasıdır. Boğazı geçince seferîlik başlar. Okmeydanındaki bir vatandaş, Şileye kurban kesmeye gidemez. Oraya gittiği zamân seferî olur. Seferde iken kesilmiş olur. Orada kesilip, üçüncü günü güneş batmadan önce geri dönülecek olursa kesmek vâcib olur.
3- Kehf sûresinde bir âyet-i kerîme bereket için okunurmuş. Bu konuda neler söylersiniz?
Eshâb-ı Kehfin isimleri yazılıp da tarlaya koyulursa bereket olur. Bazı duâlar, bunlar için tamam. Ama, bereket olması için Allahü teâlânın yarattığı sebeblere yapışmalıdır. Allahü teâlânın koyduğu kurallar, kâideler var. Bunları bilmek lâzım. Alış veriş bilgisini, isrâfın ne olduğunu, helâlden kazanmayı, helâlden satın almayı bilmek lâzımdır. İsrâfın ne olduğu, alış veriş bilgisi bilinmiyorsa, istenildiği kadar o âyet-i kerîme cepte taşınsın. Olmaz ki. İnsanlar zannediyorlar ki, ben nefsimin istediği gibi yaşayayım, sonra bu âyet-i kerîmeyi cebime koyarım. Olmaz. Bir evde isrâf varsa, o evde bereket beklenmez.
4- Kurbanımızı vakıf gibi bir yere verirken nelere dikkat etmeliyiz?
Orada hassas davranmalıdır. Dînimizin bildirdiği bir ölçü var: Nereye vereceksek, araştırırız. İmtinâ ederiz. Çünkü vâcib kurbanımızı keseceğiz. Meselâ İhlâs Vakfı öğrenci yurtları bunu güzel ayarlamış. Vekâlet alacağı gibi, hayvanları da alacak üç-dört tane isim belirlemiş. Bunlar bizzat kurban kesim yerlerine gidiyorlar. Hayvanları bunlar alıyorlar, kesime nezâret ediyorlar. Zarflar yaptırmışlar, üzerine de (Vâcib olan kurbanımı almaya-aldırmaya, kesmeye-kestirmeye, dilediğin şekilde tasarruf etmeye, ... isimlerini kendime umûmî vekîl tayîn ettim) yazmışlar. Vekâlet böyle verilir. Zarflara da konuyor, gidiliyor. İsimler de yazılıyor. Kaçlıksa onlar da yazılıyor. Liste bunların önüne gidiyor. Hangisine sıra gelirse, umûmî vekîl oldukları için, (... nın vâcib olan kurbanını kesmeye seni vekîl ettim) der. Kesen de, vekâleti kabûl ederek, (Bismillahi Allahü ekber) diyerek kesiyor. Böyle vekâlet vermek lâzımdır. Değilse, olmuyor. Biz de kitâplardan naklediyoruz. Kurban kesimi de böyledir. Herkes istediği şekilde hareket edebilir.
5- Zekâtın kazası olur mu?
Zekâtın kazası değil, gecikmesi olur. Ama geciktirmek günâh olur. Bir sene içerisine yaymaya, geciktirmeye izin verilmiştir. Ama ondan sonrasına izin verilmemiştir. Bir an önce verilmesi gerekir.