1- Bilhassa hacda, yanlışlarını gördüklerimize söylediğimiz zaman, (Bir sen mi biliyorsun, senden başka bilen yok mu) diyorlar. Neler söylersiniz?
Doğruyu söyleyenin dostu çok olmaz. Çünkü doğrular nefse ağır gelir. Biz yanlış olduğunu söyleriz. Kabûl edip etmemek onlara âiddir, kendileri bilir.
2- Kayın validemin yüzelli gram altını var. Zekât vermesi gerektiğini söyleyince, (Altınımda gözün var) diyor. Her zaman kayın validemi ikaz etmeye mesul müyüm?
Hayır. (Doksanaltı gram veyâ daha fazla altını veyâ bunun karşılığı parası olan dînen zengindir. Zekât vermesi lâzımdır) diye ortaya böyle anlatılır. Sizden yardım isterse, o zamân yardım edersiniz.
3- Kolonya ile namâz kılınır mı?
Hanefî mezhebine göre, kolonyanın içerisinde alkol olduğu için birinci kavle [bir bardak suyun içerisinde bir damla alkol, necâset girmiş olsa] bu suyun tamamı necs olur. Elimize, elbisemize döküldüğü ve yayılması fıkh kitâplarında bildirilen yüzeyi geçerse, namâza mânidir. Dolayısıyla bu kavle göre elimizi yıkamadan namâz kılamayız. İkinci kavle göre, karışımlardan biri temiz ise, necs olmaz. Bu kavle göre de kolonya ve deodorantlar necs olmuyor. Bunun ikisini de bilmemiz lâzımdır. Birincisi azîmet, ikincisi ruhsatdır. Bunları yerli yerinde kullanmalıdır. Azîmetle hareket etmeli, yerine göre de dînimizin bildiriş olduğu ruhsatlarla da amel etmelidir.
4- Mahremsiz umreye giden kadınların, orada nikâh ettikleri söyleniyor. Bu, böyle midir?
Mahremsiz içeriye sokmuyorlar. Oranın kanûnu bu şekildedir. Yanında mutlaka birisinin olması lâzımdır.
5- Umre ve hac için kitâp tavsiye eder misiniz?
Yapılacak olan ibâdetler bellidir. Birçok hac veyâhud da umre rehberi var. (Tam İlmihâl Se'âdet-i Ebediyye)de hac ve umre için ana hatlar bildirilmiştir. Onları bilmek kâfidir.
Yûsuf bin Esbât “rahmetullahi teâlâ aleyh” buyuruyorlar ki: “Güzel ahlâkın alâmetleri; arkadaşının söylediğine itiraz etmeyip, kabûl etmek. Kendine ve herkese ve hattâ her mahlûka karşı merhametli ve insaflı olmak. Kimsenin aybını araştırmamak. Başkasında bir kusur görünce, dalgınlıkla olmuştur istemiyerek yapmıştır diyerek iyiye yormak. Kendisinden özür dileyenlerin özürlerini kabûl etmek. Başkalarından gelen sıkıntı ve eziyetlere sabır ve tahammül etmek. Başkalarının kusurlarını araştırmak yerine, kendi kusur ve kabahatlerini düşünüp araştırmak, düzeltmeye çalışmak. Büyük-küçük herkese karşı edebli, tatlı dilli, güler yüzlü olmaktır.”