1- Çocuklarımızı, dinlerini öğrenmeleri için imam-hatip okuluna veyâ ilâhiyata mı göndermemiz gerekir?
Bu okullar din öğretmez. Din hakkında, dinler hakkında bilgi verir. Fıkhın, tefsîrin ismini bahsediyorlar. İmam-hatip okuluna ve ilâhiyyata din öğretiliyor diye bakılırsa, hele bir de öğretmen mezhebsiz ise, mezhebsiz olunur, çıkılır. Dolayısıyla ille imam-hatip şart değildir. Kur'ân kursuna gidilir, alt yapı oluşturulur. İmam-hatip okulunu ve ilâhiyyatı bitirerek de, Ehl-i sünnet bilgisi insanlara, o etiketi alarak ulaştırılabilir. Onun için de dikkatli ve uyanık olmak lâzımdır.
2- Dînimizde, bir erkek hanımından ayrıldıktan sonra ona ne kadar süre ile nafaka verir, çocukları da varsa, nafaka durumu ne olur?
Bir erkek hanımından ayrıldıktan sonra, dînen verilecek nafaka müddeti dört aydır. Ondan sonra o kadının nafakası, artık buna âid değildir. Bir şeyler verilirse, hediye olur. Kız çocuklarının evleninceye kadar, erkek çocuklarının meslek sâhibi oluncaya kadar nafakaları hep babalarına âddir. Yaşları küçük iken annelerinin yanında kalır, bülûğ çağına yaklaşınca da babalarının kontrolüne geçerler.
3- Kola içmek uygun mudur?
Meşrûbât olarak, kola, gazoz ve benzeri şeylerin üzerinde açıkça alkol ifâdesi geçmediği müddetçe, bunları içmek de ve kullanmak da herhangi bir mahzur söz konusu değildir. Gazlı içeceklerin hiçbirini kullanmamak bir kimsenin tercihi olabilir, ama harâm değildir.
4- Silsile-i aliyyede ismi geçen zâtlardan bazılarının isimleri dikkatimi çekti. Meselâ, Abdülhâlık Goncdüvânî diye geçiyor. Goncdüvânî, ne demektir?
Bunlar genellikle yer ismidir. Meselâ Abdüllah-ı Dehlevî diyoruz. Hâlid-i Bağdâdî diyoruz, Bağdadlı demektir. Goncdüvân köy ismidir. Ârif-i Rîvegerî, Rîveger denilen bir kasabada dünyâya gelmiştir. Onlar yer ismleridir. Meselâ (Tam İlmihâl Se'âdet-i Ebediyye) kitâbını yazan Hüseyin Hilmi efendi “rahmetullahi teâlâ aleyh” hazretlerine yurt dışından yazan müslümânlar, Hüseyin Hilmi bin Saîd İstanbûlî diye yazıyorlar.
5- Şâfiî mezhebinde olan bir kimse, sadece Fâtiha-i şerîfeyi ve tehıyyâtı biliyor ise, bu şekilde namâz kılabilir mi?
Bunun acilen İhlâs sûresini ve Kevser sûresini zamm-ı sûre olarak ezberlemesi lâzımdır. Şâfiî mezhebinde sadece tehıyyâtı bilmek kâfi değildir. Allahümme salli..., Allahümme bârik... bunları da ezberlemesi lâzımdır. [Hatta bunlardan bir tanesini bile söylemeye izin var.] Salevât-ı şerîfe getirmek farzdır. Hanefî mezhebinde sadece tehıyyâtı bilmek ka'dede kurtarır. En azından o salevât-ı şerîfeleri ezberleyinceye kadar, hanefî mezhebini taklîd ederek namâzlarını terk etmemelidir. Ezberleyinceye kadar gusül, abdest ve namâzda hanefî mezhebi taklîd edilir.
Yûsuf bin Esbât “rahmetullahi teâlâ aleyh” buyuruyorlar ki: “Sâdık olmanın, samîmî olmanın alâmetleri şunlardır: Sözü ile kalbinden geçenlerin aynı olması. Söz verdiği gibi hareket etmesi, işlerini Allahü teâlânın rızâsı için yapması. Dünyâya düşkün olmayıp, makam, mevki peşinde koşmaması. Nefsin isteklerini yapmaması, mühim işleri hemen yapıp, mühim olmayanları sonraya bırakması. Âhireti, dünyâya tercih etmesidir.”