1- Rahatsız olduğumda tutamadığım Ramazan oruçlarını kaza ederken, her ne borcum varsa, diye niyet ediyorum. Böyle niyetlenmem uygun olur mu?
Böyle rastgele olmaz. (En son kazaya kalan [veyâ ilk kazaya kalan] orucumu tutmaya) diye niyet etmelidir. Adak orucunuz varsa, (En son tutamadığım adak orucuna), yemin keffareti borcu vardır, (En son yemin keffaretimin tutamadığım orucuna) diye niyet edilir. (Her ne borcum varsa) denilirse, yemin keffareti mi, adak borcu mu belli değildir. İsmini belli edeceğiz. Yemin keffaretine başlayınca üç gün peşpeşe devam etmelidir. Adak orucu kaç tane ise ona göre tutmalıdır, niyeti de ona göre düzeltmelidir. Sizin dediğiniz gibi tutulunca oruç olur, ama borç ödenmiş olmaz.
İlmihâl kitâplarını okursak bunları öğreniriz. İsrarla (Tam İlmihâl Se'âdet-i Ebediyye), (İslâm Ahlâkı) kitâbı diyoruz, çünkü bunlarda fıkıh, ilmihâl bilgileri var. Mutlaka öğrenmemiz lâzım. Yaptığımız iş, yarın âhirette önümüze konacak.
2- Kaza namazları konusunu detaylı bir şekilde bir daha anlatabilir misiniz?
Elbette. Bizim vazifemiz bu. Çok anlatılması değil, anlaşılması önemlidir. Ne kadar çok anlatılırsa anlatılsın, (Et-tekrar-ü ahsen) demişler, yani tekrar etmek güzeldir. İslâm âlimlerinin büyüklerinden İmâm-ı Rabbâni “kuddise sirruh” hazretleri (Mektûbat) isimli kitâbında anlatılırken buyuruyor ki, (Cenâb-ı Hak, Muhammed aleyhisselâma ve Onun ümmetine beş vakit namaz içerinde onyedi rek'at namaz emretti, farz kıldı). Bunun iki rek'ati sabah vaktinde, dört rek'ati öğle vaktinde, dört rek'ati ikindi vaktinde, üç rek'ati akşam vaktinde, dört rek'ati de yatsı vaktindedir. Hanefi mezhebinde, İmam-ı a'zam Ebû Hanife hazretleri vitir namazına vâcib buyuruyor. Diğer üç imâm, sünnetdir buyuruyor. Hanefi mezhebinde vitirle beraber yirmi oluyor.
(Nevâdir-i fıkhiyye fî mezheb-il-eimmet-il hanefiyye) ismindeki kitâbı yazan, Kudüs kâdîsı Muhammed Sâdık efendi anlatılıyor. Peygamber efendimiz “aleyhissalâtü vesselâm”, bu onyedi rekat namaz Kendine “aleyhissalâtü vesselâm” ve ümmetine farz kılınınca çok sevindi. Bu, Allahü teâlânın bir nimeti idi. Bu nimete teşekkür için, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” efendimiz, bu beş vakit içerisinde emredilen onyedi rek'at namazların bazılarının önünde [sabah da ve ikindi de olduğu gibi], bazılarının arkasında [akşam namazında olduğu gibi], bazılarının hem önünde hem arkasında [öğle ve yatsı namazında olduğu gibi] namaz kıldı. Peygamber efendimiz “aleyhissalâtü vesselâm” bu namazları kılarken, (Niyet ettim sünnete) demedi, çünkü Kendi yaptığı sünnetdir. (Niyet ettim Allah rızası için namaza) dedi. O kıldığı için, emrettiği için sünnet oldu. Dolayısıyla Muhammed Sâdık efendi buyuruyor ki, bir kimse sabah namazının sünnetinden önce niyet ettim Allah rızası için diyerek iki rek'at namaz kılsa, o sünneti yerine getirmiş olur, terk etmiş olmaz.
Bazıları, (Osman Ünlü sünnetleri terk ettiriyor!) diyor. Öğle namazının sünnetinden önce dört rek'at namaz kılsa, bu namaz yerine geliyor. Öğle namazının sünneti dese, yine o sünnet yerine geliyor. Bir kimsenin kaza namazı borcu olsa, ilk kazaya kalan namaz öğle namazının farzına dese, bu sünnet yine yerine geliyor. Sünnet terk edilmiyor. Bu anlatanlar, piyasadakiler sünnetin ne olduğunu bilmiyor. Ehl-i sünnet âlimlerinin kitâpları okunmuş olsa idi, mesele kökünden hâl olacaktı. Allahü teâlâ bu onyedi rek'ati vaktinde kılmayı emretti, farz. Vaktinde kılınmazsa hemen kaza edilmesi de farz. Kaza edecek zaman dilimi geçtikçe bunların günâhları katlayarak artıyor. Bu kadar önemlidir. Bir an önce bu kazaları bitirmek lâzımdır.
İmam-ı a'zam Ebû Hanife hazretleri tâbiîndendir. Onun zamanında bir kimsenin bir günlük, beş günlük, bir aylık, bir senelik kaza namazı, daha doğrusu namazın kazaya kalma düşüncesi yoktu. Ancak, bir kimse uykuya dalmıştır veyâ bayılmıştır, yâhutta yolcudur, bir vakit, iki vakit kaza borcu vardır. Onun için hanefi mezhebinin temel fıkıh kitâplarında, (Revâtibden olan sünnetleri yine sünnet olarak kılmak iyidir) diye geçiyor. Zaten bir-iki vakittir. Diğer üç mezhebin âlimleri, kazaya kalan namaz borcu olan bir kimsenin, nâfilelerle [beş vakit namazın sünneti de, teravih de, duhâ, evvâbin, teheccüd.. hepsi nâfiledir] meşgûl olması harâmdır buyuruyorlar. Hanefi mezhebinde de kabul olmaz buyruluyor.
Terk edilmiş namazlar var, bir de özür sebebi ile kılınmayan namazlar var. Bunları ayırmışlar. Hiçbir Ehl-i sünnet âlimi kazası olan bir kimse nâfile kıldığı zaman bu nâfileler bunun kazası yerine geçer dememiştir. İbni Teymiyye Ehl-i sünnet değildir, itikâden mücessime [Allahü teâlâyı insan gibi düşünen] fırkasındandır. Bu konuda (Tam İlmihâl Se'âdet-i Ebediyye) kitâbı kaza namazları konusunu o kadar geniş tutmuş ki, sırf insanlar mutmain olsun diye. Bize yakın zamandan, Fatih câmiinin avlusunda medfûn bulunan, Oflu Muhammed Emin efendinin (Necât-ül-mü’minîn) kitâbı var. Osmânlıcadır. Bu kitâbın 96.cı sayfasında çok açık net yazıyor. Kenar haşiyesinde de, (Kazaya kalan namaz borcu olanların nâfileleri kabul olmaz) diye hadîs-i şerîf var. Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerinin (Fütûhulgayb) kitâbında da açık net, hazret-i Alî “radıyallahü teâlâ anh” hazretleri ile nakledilen hâdis-i şerîfi yazıyor.
Dolayısıyla kazaya kalan namaz borcu olan bir kimse, hanefi mezhebinde de beş vakit namazın sünnetlerinden sabah namazı hariç diğer sünnetleri hep kazaya niyet eder. Böylece sünnetler terk edilmiş olmaz, bir günlük de kaza borcu ödenmiş olur.
3- Ben Kuran-ı kerim meali okumak istiyorum. Ne tavsiye edersiniz?
Piyasada meâl yok, tercüme var. Eskiden meâl vardı. Dîninizi öğremek isteyiyorsanız, ilmihâl kitâbından öğreneceksiniz. Meâlden, tefsir kitâplarından, hadis-i şerif kitâplarından din öğrenilmez.
Tefsir-i mevâkıf, meâl kitâbıdır. Osmânlılar döneminde yaygındı. Öyle bir şey varsa okunabilir. Ama piyasadaki, latin harfleri ile yazılmış, ismine meâl dediklerinin hiçbirine itibâr etmemelidir. Hepsi tercümedir ve tercüme edenin kendi düşüncesidir.
4- Urfadaki balıklı göl hakkında anlatılanlar doğru mudur? Bunun hakkında ayet-i kerime veya hadis-i şerif var mıdır?
Yok, bir riâyetdir. Olması mümkündür.
5- Camilerde tesbihatı uzun tutuyorlar. Bu konu hakkında bilgi verir misiniz?
Komutla yapılmaz. Komutla tesbihat câiz değildir, bid'atdir.
6- Hanefi mezhebinde cemaatle namaz kılarken bir şey okumuyoruz. Peki kalben dua edebilir miyiz?
Hayır. Sadece, (Şu anda ben sırat köprüsü üzerinde duruyorum. Sağımda Cennet, sol tarafımda Cehennem, arkamda Azrâil aleyhisselâm, ölüm meleği) bunları düşünerek kendimizi hep agâh tutmaya çalışmalıyız. Başka şeyle meşgûl olunmaz.
Ebû Muhammed Râzî “rahmetullahi teâlâ aleyh” buyuruyorlar ki; Sabrın alâmeti, şikâyeti terk edip, musîbeti ve sıkıntıları gizlemektir.