1- Evde abdest alıp dışarı çıkınca, yolda abdestimizi bozan bir hâl olur ise, evden abdestli çıktığımız için, abdestli mi olmuş olduk?
Tabiî abdestimiz bozulunca abdestimiz gitmiş olur. Ama evden abdestli çıkmış olduk. Evden abdestli olarak çıkılınca, o vadedilen sevâplara da kavuşulur.
2- Kabirde hangi dil ile hitâb edilecek?
Kadın olsun erkek olsun, hangi milletten olursa olsun, arabî lisân ile hitâb edilecektir.
3- Mâlikî mezhebini taklîd eden bir kimse, her abdest alınışında başının tamamını mesh edecek mi?
Taklîd edilirken farzlarına uyulacak, müfsîdlerinden sakınılacak. Mâlikî mezhebinin farzlarından bir tanesi de başın tamamını mesh etmektir. Dolayısıyla her abdest alışda uygulayacağız. Mâlikî mezhebine uyduğumuz süre içerisinde, guslün ve abdestin farzlarında mâlikî mezhebinin farz dediklerine uyacağız. Guslü bozar, abdesti bozar dediği şeylerden de sakınacağız. Namâzda da farz dediklerine uyacak, müfsîd dediklerinden de sakınacağız.
4- Tarihi eserleri satmak uygun mudur?
Mevzûat itibâriyle bu suçtur. Devletin izin verdiği şeyler yapılıyorsa, dînen hiçbir mahzuru yoktur.
5- Zâlim bir insan [babamız bile olsa] onun ölümüne sevinmek câiz olur mu?
Hem o zulmetmekden kurtuldu, hem de insanlar zulmünden kurtuldu. Câizdir, buyuruluyor. Hatta böyle bir zâlimin ölümü üzerine söylenmiş:
(Ne etti kendi rahat, ne âleme verdi huzur.
Yıkıldı gitti cihândan, dayansın ehl-i kubur!)
Hatta hayattayken o zâlimin ölümünü istemek, insanların onun zulmünden kurtulmasını istemek, [bu, baba da olmuş olsa] böyle bir kimsenin ölümünü talep etmek câizdir. Bir de, kendine zulmedenler var. Yanî namâz kılmıyor, ibâdetlerini yerine getirmiyor. Bu, kendine zulmediyor. Esas kitâplarda anlatılan zulüm, bu birincisidir.
Süfyân-ı Sevrî “rahmetullahi teâlâ aleyh” buyuruyorlar ki; Çok yeme, yerken de niyetsiz ve isteğin olmadan yeme. Yemeği, sağlık, sıhhat ve âfiyet sâhibi olup, daha iyi ibâdet ve tâat yapabilmek niyetiyle ye. Karnını şişirme, Allahü teâlâyı zikredip, anmana mâni olur.