1- Burada, kendi hâlinde, namâzında niyâzında birisi var. Herkes ondan gidip duâ istiyor. Bunun bir mahzuru var mıdır?
Sadece duâ ile olacak değildir. Duânın şartlarına da yapışmak lâzımdır. Duâ istenebilir. Gıyâben yapmış olduğu duânın kabûl olma durumu kitâblarda bildirilmiştir. İstenebilir, ama onu da çığrından çıkarmamak kaydı şartıyla.
2- Horoz adak olur mu?
Tabiî ki. Ama kurban olmaz. Kurban, sadece koyun-keçi, sığır ve deveden olur. Koyun-keçi, sığır, deve aynı zamân da adak da olur. Kurban adar isek, bu horoz kesemeyiz, bu hayvanlardan birisini kesmemiz gerekir.
Araba alınca veyâ ev sâhibi olunca bir şey kesiliyor, kan akıtılıyor. Böyle durumda adağımız olmayıp, kurban demedi isek, horoz kesebiliriz. İster şükür için, ister şu işim olursa deyip, bir kan akıtacağım veyâhud da horoz keseceğim dendi ise, bunlar adakdır. Kesen kimse, kendisi yiyemez. Annesi, babası, dedeleri, nineleri yiyemez. Çocukları, torunları da yiyemez. Dâmâd, gelin, amca, dayı, hala, teyze dînen fakîrse yiyebilirler.
3- İncir ağacını yakmak fakîrliğe sebep olumuş. Bu doğru mudur?
Kitâblarda açıkça öyle bir şey söz konusu değildir. O da yakılabilir. Bugüne kadar da yakılmıştır. Herhangi bir durum da söz konusu olmamıştır.
4- İstihâreye yattım, kırmızı gördüm. Yedi gece devam ettim. Yedinci gecenin neticesinde beyaza döndü. Sonra yine beyaz göründü. Ne yapmalıyım?
İstihâre de, iştişâre de dînimizin tavsiye ettiği emridir. Nefsi kırmak için yapılır. Bir işe başlayacağımız zamân, bu işe başlayalım mı, başlamayalım mı. Yapalım mı, yapmayalım mı diye kanâat edememişizdir. Karar vermek için istihâre ve iştişâre yapılır. Gerçekten, her bakımdan din ve dünyâ meselelerini iyi bilen kimse varsa, daha doğrusu, Peygamber efendimizin “aleyhissalâtü vesselâm” vârislerinden birisi hayatta ise, o zâtı da biz tanıyorsak, istihâre yapılmaz. Gidilir, o zâta arz edilir. Ona ittibâ edilir. Böyle bir merci'imiz yok ise, o zamân istihâre yapılır. Seyyid Abdülhakîm Arvâsî hazretleri, rahmetli Necib Fâzıl Kısakürek'e bir meselede, (Eğer istişâre edecek kimse bulamazsan, bir ağaca, taşa sarık sar, onu insan yerine koy, nasıl yapayım diye sor?). Orada emir yapılıyor ve nefs kırılıyor. Çünkü nefs, başkasına danışmak istemez. Soru sormak istemez. Nefsi kırınca da kalbe gelen yapılır.
İstihâre de, siz de olduğu gibi karışık oldu ise, böyle durumlarda kalbe gelen yapılır. Kalbde, evet ağırlık kazanıyorsa evet deriz. Kitâblarda bildirilen hüküm böyledir.
5- Ölen bir kimsenin ağzından ve burnundan kan gelmesi neye alâmetdir?
Şehîd olursa, ölüm acısı duymaz. Allahü teâlâ mahşer günü hesâba çekerken, onun haklarını üzerine alır. Bu kimse de namâzını kılıyorsa, itikâdı da düzgünse şehîd olur. Şehîd gidince de ni'mete kavuşmuş demekdir.