1- Bana Hakîkat Kitâbevinin kitâplarından veriyorlar, dağıtıyorum. Sevâp kazanıyor muyum, emr-i ma'rûf yapmış oluyor muyum. Bunu babamın rûhuna hediye edebilir miyim?
Tabiî sevâb kazanıyorsunuz. Elbette emr-i ma'rûf yapmış oluyorsunuz. Babanızın rûhuna hediye edebilirsiniz. Îmânını kurtardı ise, bu hediyeleri görünce bayram ediyordur. Peygamberlerin “aleyhimüssalâtü vesselâm” vazîfesi, Allahü teâlânın dînini, Allahü teâlânın kullarına iletmektir. Ehl-i sünnet âlimlerinin kitâblarındaki bilgiler de, Peygamber efendimizin “aleyhissalâtü vesselâm”, Allahü teâlâ tarafından getirdiği dîni anlatıyor. Ya'nî o kitâbları dağıtmak sûretiyle, Peygamber efendimize “aleyhissalâtü vesselâm” bir yerde vekîl, vâris gibi oluyorsunuz. Alacağınız sevâbın haddi hesâbı belli değildir.
2- Bir meyyitin başında telkîni hoparlör ile veriyorlar. Bu câiz midir?
Hem bid'at işliyor, hem o bid'ate bir de para veriyor. Bunu da hizmet zannediyor. Bid'at sâhibinin tövbesi kabûl olmaz. Çünkü onun günâh olduğunu bilmiyor, sevâb diye yapıyor. Onun için tövbe edemezmiş. Cenâb-ı Hak anlayışlarını artırsın! Câiz değildir.
3- Gusül alırken göbeği ovmak gerekiyormuş, doğru mu?
Göbek ovulmuyor. Göbek içine parmak iletilip, suyun gitmesi temîn ediliyor.
4- İhlâs sûresini üç defa okurken, başlarında E'ûzü Besmele mi, yoksa sadece Besmele mi okuyalım?
İlk birincisinde E'ûzü Besmele, sonrakilerde sadece Besmele okunur.
5- Vitirde zamm-ı sûreyi okumadan elimizi saldık, tekbîr almak üzereyiz. Bu durumda nasıl hareket ederiz?
Elimiz salık olduğu hâlde zamm-ı sûreyi okuruz. Onun mahzuru yok. Sonra tekbîr için de elimizi kaldırırız ve tekbîr alırız. Hiç okumayıp rükü'a gidilse, artık geri dönülmüyor. Secde-i sehvle de o kurtulur.