1- Anne ve babamızın zekât borçları var. Ödemiyorlar. Biz onlardan vekâlet alarak versek olur mu? Bedelini biz mi vereceğiz, onlardan mı alacağız?
Olur tabiî. Anne veyâ babanız, (Zekâtımı vermek üzere seni umûmî vekîl tayîn ettim) deyince, siz de verebilirsiniz. Ama doğrusu, onların cebinden bir şey çıkmasıdır.
2- Beyimin kız yeğeni gayr-i müslim biri ile evlendi. Eşimin zoru ile kilisedeki akidlerine gittik. Günâha girdik mi, îmânıma bir zarar verdi mi?
Müslümân bir kız, kâfir bir erkekle evlendiği zamân değil, evlenmeye niyet ettiği anda kâfir olur. İki kâfir birbirleri ile evlenmiş olur. Kilisede şeytânlar toplanır. Mecbûren gidilmiş. Tövbe, istigfâr etmek gerekir. Îmânınıza bir zarar vermez. Beyinizin zoruyla, fitne çıkmasın diye gitmişsiniz.
3- Devletin özürlülere verdiği mâaşı, anne ve babaları da kullanabilir mi?
Tabiî. Bakılmak üzere veriyorlar. Devletin hediyesidir. Anne ve baba da kullanabilir. Yetim hakkı gibi bir hak tahakkuk etmez. Ama parayı yiyip, çocuğu da mağdur etmek olmaz.
4- Oniki sene önce, (Evimiz olursa, elime geçen paraları hep hayra vereceğim) dedim. Altı sene önce evimiz oldu. Ne yapmalıyım?
Yapılması imkânsız olan bir şey söylemişsiniz. yapılması imkânsız olan şeyler söylendiği zamân yemîn keffâreti vermek gerekir. Yemîn keffâreti için, on fakîr giydirilir. Gücü yetmiyorsa, on fakîr sabah-akşam bir gün veyâ bir fakîr sabah-akşam on gün doyrulur. Buna da gücü yetmiyorsa, bu Hakîkat Kitâbevinin yayınlamış olduğu (İslâm Ahlâkı) kitâbından, on tane alıp, on ayrı fakîre dağıtılır. Buna da gücü yetmiyorsa, üç gün arka arkasına oruç tutulur. Böylece o iş kapansın. Onun için kitâblarda böyle bir yol gösteriliyor.
5- Sıla-i rahm ne demektir?
Sıla, kavuşmak demektir. Rahm de, mahrem olan, yakın olan akrabaya kavuşmak. Yani yalın akrabayı ziyâret demektir. Bunlar, anne, baba, dedeler, nineler, abi, abla, kardeşler, hala, teyze, amca, dayı. Sıla-i rahmden kasd, sâlih olan akrabâyı ziyârettir. Çünkü bir kimse, sâlih olan bir akrabâsını ziyâret etmezse vebâl altına girer.