1- Hamilelik sebebi ile tutamadığımız oruçları tekrar tutmak mı, yoksa fidyesini mi vermek gerekir?
Hayır, fidye değil. Bizzat tutmak gerekir. Arka arkaya da tutmak gerekmez. Mesela, böyle borcu olanlar, diğer zamanlarda tutması zor oluyor ise kış günleri, kısa günlerde tutar. (En son kazaya kalan) veya (ilk kazaya kalan orucumu tutmaya) diye niyet edebilir. Hastalanan, mesela şeker hastası [ki şeker hastalığının da kısım kısım olduğu ve bazılarının oruç tutabileceğini, bazılarının ise tutamayacağını doktorlar bildiriyor] veya başka bir rahatsızlık meydana gelen, tutamayacak durumda, yaşlı, o zaman fidyesini verir.
2- Çocuklarımız için nasıl dua etmeliyiz?
Çocuklara dua ederken, (Yâ Rabbî! Dînini bilen, seven kimselerle karşılaştır. Razı olduğun yolda bulundur. Dînine hadim [hizmetçi] eyle, yâ Rabbî) diye, anne baba her zaman çocuklarına dua etmelidir. Zirâ anne ve babanın çocuğa duası, Peygamberin ümmetine ettiği dua gibidir, buyruluyor.
3- Diş dolgusu olup da, maliki mezhebini taklid etmeyenlerin hali ahirette nice olur?
Bu konuda kitaplarda çok açık, net ifâde var, buyruluyor ki; Gusül, abdest, namaz yarın mizanda geçecek. Neye göre ibâdet edildi. İmam-ı Azam Ebu hanife hazretlerinin naklettiği bilgilere göre, imam-ı Azam Ebu Hanife hazretleri bakacak, benim naklettiğim bilgilere uygun, geçsin diyecek. İmam-ı Azam Ebu Hanife hazretleri sahiplenmez ise, kendi mezhebinde müctehid olarak yetiştirilenler; imam-ı Muhammed Şeybani hazretleri, imam-ı Ebu Yusuf hazretleri, imam-ı Züfer hazretleri gibi müctehidlerin, ictihadına uygunsa onlar sahiplenecek. Diyelim ki, onların hiçbirisi sahiplenmedi. Mesela diş dolgusu sebebi ile hanefi mezhebinde yok. Geçti. Hanbeli mezhebine geldi, onlarda olmaz dedi. Maliki mezhebine geldi. İmam-ı Malik hazretleri buyuracaklar; diş dolgusu, dolgu veya kaplama [gusülde ağzın içerisini yıkamak farz olmadığı için] gusle mâni değil. Ama bizim ictihadımıza göre bu kimse başın tamamını abdestte mesh etmemiş. Gusülde muvalata dikkat etmemiş. Delke dikkat etmemiş. Bana [ictihadımıza] göre de olmamış. İmam-ı Şafî'i hazretleri de diyecek ki; tertip farz, ona riayet etmemiş. Temizliğe riayet etmemiş. Niyete riayet etmemiş. Bize göre de olmadı. Bu kimsenin ibadeti, red! Akıllı bir kimsenin oturup düşünmesi gerekir. Red ediliyor. Hiçbiri sahiplenmedi. Allahü teâlâ da buyuracak ki; (Ben peygamberime (aleyhisselâm) bildirdim. Peygamberim de aynı şekilde Eshâb-ı kirâma (aleyhimürrıdvan) bildirdi. Eshâb-ı kirâm da, müctehid imamlara bildirdi. Bunların bildirdiği (Benim) bildirdiğim. Sen bunlara uymamışsın, nefsine uymuşsun. Ama bunlardan [müctehid imamlardan] birisine uygun olsa idi, onlar namazına, guslüne, abdestine, ibadetine sahip çıkacaklardı. Ama ibadet hiçbirisine uymazsa, Allahü teâlâ muhafaza buyursun, red edilir.
4- Bengisu ismi uygun mudur?
Konabilir, mahsuru yok. Böyle isimler konurken, yanına sahabiyye veya saliha, evliya olan hanımlardan birisinin ismi konulursa çocuk ileride o büyüklerin ismini okur ve feyz alır. Ve o isme de layık olmaya çalışır.
5- Beyim imam hatip mezunu. Namazını kılmıyor ve Kuran-ı kerim okumuyor. Bu konuda ben ne yapabilirim?
Gelen öğretmenler önemlidir. Öğretmenler mezhepsiz ise, çocuğu dinden soğutuyor. Bu durumda, (Yâ Rabbî! İtikâdı düzgün olan kimselerle arkadaş olmasını nasib eyle, hidâyet nasib eyle) diye dua edilir.
6- 35 yaşındayım. Namazda oturduğum zaman ayaklarım ağrıyor, namazları nasıl kılmalıyım?
Namaza ayakta başlarsınız, oturduğunuz zaman bağdaş kurup, oturun. Hatta ayaklarınızı uzatın, kalkarken toplayın, yine kalkın. Zorlayın. Baktınız ki olmuyor, o zaman oturarak kılmaya izin veriliyor.
7- Hamster aldık. Evde beslenebilecek hayvanlar nelerdir?
Kitaplarda açık, net bir ifade geçiyor; (Kafese alışmış hayvanları, kafeste beslemek caizdir). Kanarya, muhabbet kuşu gibi kafese alışık olanları kafeste beslemek caizdir. Çünkü dışarı bırakılırsa ölüme terk edilmiş olur. Akvaryumda balık beslemek ise, balığı hapis değildir. Balık zaten suda yaşar, mahzuru olmaz.
8- Yurt dışında gayr-i müslim komşularımız var. Onlarla nasıl helalleşmeliyiz?
Ona yiyecek, giyecek vb. bir şeyle ikramda bulunulur. İkramda bulunulunca, kalbi meyleder. Gayr-i müslim de olsa insan, yaratılış itibariyle, kendisine ihsan edene karşı minnet duygusu besler. Kitaplarda (İnsan, ihsânın kulcağızıdır) ifadesi geçiyor. Hadis-i şeriften alınmıştır bu. Buna benzer birşeyler yapılır. O da meyleder.
9- Yurt dışında şekerlerin içindeki jelatinin domuzdan yapıldığınız söylüyorlar. Bunları kullanmamız uygun mudur?
Avrupa ve Amerika ülkelerinde yapılan imalatlarda, mevzuat (kanun) gereği ürettikleri şeyleri kontrol ediyorlar. Domuzdan üretiyorlarsa, bunu açıkça yazıyorlar. Sığırdan elde ediyorsa, onu da yazıyorlar. Dolayısıyla yazılana, zâhiren bakarız. Öyle bir ifade kullanılmıyorsa mesele yoktur.
10- Cuma günü duanın kabul olunacağı saat hakkında bilgi verir misiniz?
Tam Cuma vakti olur, diyenler de var. Yani her şehirde Cuma ezanı, öğle ezanı okunduktan sonra, tam Cuma iç ezan okunduğu zaman dilimi içerisinde olduğunu söyleyenler de var. Bunu söyleyenler de âlimler, [müctehid âlimler]dir. Ve müctehid âlimlerden çoğunluğu ikindi ile akşam arasıdır, bu zaman dilimidir, buyuruyorlar. Orada yapılan dua red edilmez, buyruluyor. Cuma günü sadaka verip, istiğfar okunur. Ondan sonra ikindi ile akşam arası (İslâm Ahlâkı) kitabında Cumanın adabları, edebleri, müstehabları anlatılırken, orada; ''Yâ Allah, Yâ Rahman, Yâ Rahîm, Yâ Kaviyyü, Yâ Kâdir'' duası var. İkindi namazını kıldıktan sonra bu duayı seccade üzerine oturup, istenen kadar okunur, sayı yok. Sonra arkasına dua edilir. Arkasına bir Fâtiha, üç İhlâs-ı şerîfe okunur. Başında, sonunda salevât-ı şerîfeler okunur. Sonra Peygamber efendimize (aleyhisselâm), tüm peygamberlere (aleyhimüsselâm) Eshâb-ı kirâma (aleyhimürrıdvan) ve hatırladığımız islâm âlimlerinin, evliyâların isimlerini zikredip, onların ruhlarına hediye edilir. Ondan sonra da elleri açarak; ''Ya Rabbi bunların hâtırı ve hürmetine...'' diye dua edilir.
11- Sizi yıllardır dinliyorum ve sizi dinleyen büyük bir kitle var. Sizi dinleyenler olarak birbirimize dua etsek nasıl olur?
Çok iyi olur. Hangimizin duasının kabul olacağını bilemeyiz. Mesela birisinin başında bir sıkıntı vardır. Allahü teâlâ bir kimseye dert, bela verdiği zaman o da sabrederse Allahü teâlâ kendisine çeker, yaklaştırır. Ve o kimsenin yaptığı dua, seferde olanın yaptığı dua, yağmur yağarken yapılan dua, kabule makrundur (yakındır) ifadesi geçiyor. Dolayısıyla birbirimize dua edersek, o da kurtuluyor. Dua edenin duası kabul oldu, başkaları köşeyi döndü. Dua eden, ne kadar kişi hakkında dua ederse, misliyle kendisine geliyor.
Bütün sualler ve cevapları
Günün ilâhisi
Hulefa-i Raşidinden hazret-i Ali “radıyallahü teâlâ anh” buyuruyorlar ki, İlimsiz yapılan ibadette, anlayış vermeyen ilimde, tefekküre götürmeyene Kur'an-ı kerim okumakta hayır yoktur.