1- Câmi, Kâbe resmi bulunan seccâdeleri yakabilir miyiz?
Eskimiş ise, yıpranmış ise, başka yapılacak bir şey yoksa imhâ için yakılabilir. Onları asabilecek biri var ise, ona vermek daha iyidir.
2- Komşuya borç veriyordum, ama babam vâsıtasıyla verdim. O da gün tayin etti. Ben kalbimden niyet [mâlikîyi taklîd] ettim. Olmuş mu?
Olmuş.
3- Küçükken, annemden duyardım. Gök gürültüsü, şimşekler olduğu zamân salevât-ı şerîfe getirir, istigfâr okurdu. Bir mahzuru var mı?
Hiçbir mahzuru yok. Şimşek çaktı veyâ yıldırım düştü, o anda da öldü, salevât-ı şerîfe getirdi. Îmânlı gitmesine alâmetdir. Çünkü önceki ümmetleri rüzgârla, yağmurla, suyla, depremle helâk edilen kavimler var. Peygamber efendimiz “aleyhissalâtü vesselâm” kuvvetli bir rüzgâr estiği zamân namâza durur, secdeye kapanır, (Yâ Rabbî! Önceki ümmetler gibi bizi de helâk etme) diye duâ edermiş.
4- Nazara inanmamak îmânı tehlikeye sokar mı?
Nazar hakdır. Hadîs-i şerîfle bildirilmiştir. Nazara inanmayan bir kimse başka şeye de inanmaz. Nazara inanmadığı için küfür damgası vurulmaz ise de, tehlikeli sınırdadır. Muhammed bin Kutbüddîn–i İznîkî hazretleri âfâtdır diyor. İmâm-ı Birgivî hazretleri de öyle buyuruyor.
5- Yaratmak ve kurban olmak kelimeleri çok söyleniyor. Bu konuda bilgi verir misiniz?
Yaratmak Allahü teâlâya mahsustur. Hangi niyetle söylenirse söylensin kurtarmaz. Onun için yaratmak kelimesini Allahü teâlâdan başka hiçkimse için kullanmamalıdır. Peygamberler ve melekler için bile. Peygamberler ve melekler yaratıcı değil ki, mahlûkdurlar. Yaratan, yokdan var eden, hayat veren sadece Allahü teâlâdır. Yaratmak kelimesinin anlamı da yokdan var etmekdir. Başkası için kullanılamaz. Bazı kitâblarda harâm, bazılarında küfür diye geçiyor. Yani îmânı götürür. Onun için çok dikkatli olmak lâzımdır.
(Seni yaratana kurban olayım) denir. Ama (Sana kurban olayım) denmez. Allahü teâlâya kurban olunur. (Sana kurban olayım) demek günâhdır, Allahü teâlâ korusun, şirke bile sokar. Sanki ona tapıyorsun gibi geliyor. (Seni yaratana kurban) denir. Başka türlü olmaz.
Bütün sualler ve cevapları
Günün ilâhisi
Hakîm-i Tirmizî “rahmetullahi teâlâ aleyh” buyuruyorlar ki: Nefsin, sende mevcud olduğu hâlde, sen Allahü teâlâyı tanımak istiyorsun. Halbuki senin nefsin, daha kendisini dahi tanımış değildir, Rabbini nasıl tanıyacak?