1- Bekara sûresinin sonunu olurken üç defa tekrarlıyorlar. Bir de tegannî ediyorlar, ne okuduklarını anlıyamıyorum. Bunlar doğru bir şey midir?
Kur'ân-ı kerîm, [kırâat-i aşere veyâ kırâat-i seb’a diye geçiyor] yedi veyâ on vech üzerinedir. O kırâati iyi bilen hâfızlar, [meselâ o âyetde, üç tane vech, okuma şekli vardır] oradaki müslümânlara göstermek için üçünü de okuyorlar. Dört vech varsa, dördünü de okuyorlar. Ama bunlar kendi kafalarına göre, (Burada duâ var, bunu tekrar etmek lâzım...) öyle bir okuyuş söz konusu değildir. Tagannî edip, ne okuduklarını anlamıyorsanız gitmemelidir.
2- Burada bir kursta, (Herhangi bir işe başlanacağı zamân, çarşamba günü başlanmalı) deniyor. Böyle bir şey var mıdır?
Hiçbir alâkası yok. Günlerin içerisinde Allahü teâlâ Muhammed aleyhisselâma Cum'ayı hayırlı ve mubârek kılmıştır. Cum'a günü, dünyâda da Cennetde de mü'minlerin bayramıdır. Cum'a günü hayırlı, bereketli gündür. Mûsâ aleyhisselâmın ümmetine de cumartesi gününü vermiştir. Ayrıca Peygamber efendimiz pazartesi ve perşembe günleri oruç tutarlardı. Ama çarşambanın hiçbir özelliği yok. Günlerde, aylarda, eşyada, sayılarda, dînimizde uğursuzluk yoktur.
3- Nakliyeciyim. Bir kamyonum var. Hâlâ onun borcu var. Ev de kirâ. Dört tane de evlâd var. Hanımın da bir şeyi yok. Kurban kesmemiz gerekir mi?
Arabanızla kazancınızı temîn ediyorsunuz. Dolayısıyla onu nisâba dâhil etmiyorsunuz. Zaten borcunuz da var. Kurban kesmezsiniz. Eğer bir kan akıtalım diyorsanız, çocuklardan birinin akîkası olarak kesebilir ve onu da kendiniz yiyebilir, zengin-fakîr herkese de ikrâm edebilirsiniz.
4- Piyâsada, (Dolgu veyâ kaplama yapmadan önce gusül, abdest alınırsa ve onun üzerine dolgu yapılırsa olur) diyorlar. Bu doğru mudur?
Câhillerin söyleyeceği bu olur. Mest üzerine mesh dînimizde vardır. Fakat, onların da müddetleri, şartları vardır. Meselâ mukîm iken hanefî mezhebinde mest üzerine mesh yirmidört sâatdir. Seferde iken yetmişiki sâatdir. Nasıl mesh edileceği de aynı şekilde bildiriliyor. Yara, sargı üzerine mesh de, belli bir zamân dilimi için geçerlidir. O zamân dilimi bittikten sonra yine onun üzeri yıkanacaktır. Hâlbuki kaplama ve dolgu yapıldığı zamân on sene [daha fazla da] dayanabiliyor. Dolayısıyla o sözler câhilce bir sözdür, aslı astarı yoktur. Gusül abdesti alınmasına gerek yoktur. Bir hanım muayyen gününde gitse, dolgu yaptırsa, gusül abdesti alırken, mâliki mezhebine uyarak gusül, abdest alır ve namâz kılarken de bunu yapar. İlk gusülden itibâren zaten taklîde başlanacak.
5- Üç sene evvel dolgu yaptırdım. Mâlikîyi taklîd edileceğini bilmiyordum. Namâzlarım, oruçlarım ne oldu?
İbni Âbidîn de, (İbâdet yapıldıktan sonra da taklîd câizdir) diye ifâde geçiyor. O üç sene zarfında hanefî mezhebinin gusül ve abdestdeki sünnetlerini yerine getirmişseniz, geriye döner, (Yâ Rabbî! Aldığım guslü, abdesti mâlikîye uyarak aldım, kıldığım namâzları da mâlikî mezhebine uyarak kıldım) deyince, bunların hepsi sahîh ve kabûl olur. Mâlikî mezhebine uymadıysanız, şâfiî mezhebine uyarak da yapabilirsiniz. Yani ikisinden birisine şartlar uymuşsa, geriye dönüp bu şekilde taklîd ederek bunları da kurtarabilirsiniz.