1- Arkadaşımla birbirimizin eşarbını değiştirerek kullansak, annemizin eşarbını izni olmadan kullansak mahzuru olur mu?
Emânet veriyor. Kullanmak üzere izin veriyor, kullanabilirsiniz. Annenizden de izin almanız gerekir. Erkek çocuğun da babasının elbisesini kullanırken izin alması lâzımdır. Genel izin de alabilir. Ama satamaz, dağıtamaz, kullanabilir.
2- Bülûğa ermemiş, okuma-yazma bilen çocuklara yemîn keffâreti verilebilir mi?
Âkıl, bâliğ olmalıdır. Yemîn keffâretinin, dağın verildiği yerlerde bu şart geçiyor.
3- Diş dolgusu sebebi ile namâzda mâlikî mezhebini taklîd eden birisi, âdet düzensizliğinde veyâ lohusalıkta da mı mâlikîyi taklîd edecek?
Tabiî, muayyen günü, nifâs hâli gusülle bağlantılıdır. Muayyen hâl için bir tek hanefî mezhebi on güne kadar diyor. Ama diğer üçü en fazla onbeş güne kadar diyor. Nifâs hâlinin de hanefîde en fazlası kırk gündür. Ama diğer üç mezhebde en fazlası altmış gündür. Mâlikî mezhebini taklîd edenin âdet günü on günü geçerse, üç gün ilâve eder. O üç günü de daha sonra kaza eder. Çünkü hanefî mezhebinden çıkmadı. Lohusalık durumu da kırk günü geçerse, meselâ elli gün sürerese, o on günde namâzı bırakıyor, ama daha sonra kaza ediyor.
4- Ölünün ruhu için ilk günden kırkına kadar Kur'ân-ı kerîm okunuyor. Bu doğru mudur?
Kitâplarda, (İlk bir hafta içinde devamlı sûretle okumak müstehâbdır) buyuruluyor. kırk ifâdesi yok. Hiçbir şey yapmayıp, kırkıncı gece yapmak da hıristiyân ermenilerden geçmiş. Müstehâb olan ilk bir hafta içerisinde durmadan okuyarak, sadaka vererek bunların sevâbını göndermekdir. Bir hafta bekleyip, bir hafta sonunda yapmak da câiz değildir. Kırkıncı gecesini, elliikinci gecesini beklemek de câiz değildir.
5- Yemîn keffâreti için dînî kitâplar almıştım. Bunların hepsini dağıtamadım, aralıklı olarak versem olur mu?
Olur. On kişiye aralıklı olarak vermek de olur. Meselâ Hakîkat Kitâbevinin yayınlamış olduğu oniki tane setin on tanesini aldınız. Bu on kitâbı ayrı ayrı günlerde vermek de olabilir. Fakîrin, yemîn keffâreti olduğunu bilmesi şart değildir.
Atâ-i Horasânî “rahmetullahi teâlâ aleyh” buyuruyorlar ki: Dünyâya çok düşkün olduğunuzu görüyorum. Size âhireti tavsiye ederim. Dünyâ işleriyle uğraşırken âhiretinizi unutmayınız. Bir kimsenin dünyâda makam, mal ve mülk sâhibi olması, herkesin yanında sözünün geçmesi, âhiretteCehennem'e düşmesine, ateşte yanmasına mâni olamaz. Orada hüküm, Allahü teâlânındır. Dilerse azâb eder, dilerse Cennet'ine koyar. Onun için bu dünyâda, Allahü teâlânın rızâsını kazanmaya, şu imtihan yurdunda, îmân edip, sâlih ameller yapan, iyiliği emredip, kötülükten alıkoyan, bu uğurda gelen sıkıntılara katlananlardan olmaya çalışmak lâzımdır.