1- Birbirine yabancı olan erkek ve kadının selâmlaşması uygun olur mu?
Allahü teâlâ men etmiş. O selâmlaşma neticesinde, birbirlerine harâm oldukları için bir meyl hâsıl olur. İkisi de evli ise zinâya kadar götürür. Hâlbuki Allahü teâlâ, zinâya giden yolların hepsini kapatmış. Bir kadın onsekiz erkeğe, bir erkek de onsekiz kadına selâm verebilir. Onun dışında, zarûret olunca (Merhaba, kolay gelsin) denilirken de ciddi olunur. Yanî, nefsi harekete getirebilecek veyâ tahrik edebilecek davranış ve hareketlerden erkeğin de, kadının da sakınması gerekir.
2- Deniz ürünlerinden hangileri yenebilir, bu konuda hadîs-i şerîf var mı?
Şâfiî mezhebinde denizden çıkanların hepsi yeniliyor. Ama hanefî mezhebinde, balık sûretinde olanlar yenilebiliyor. [Balık olması gerekir]. Bu konuda hadîs-i şerîf var da, açıkça bildirilmemiş, üstü kapalıdır. Âyet-i kerîmeler de bildirilmiş, onun da üstü kapalıdır. O âyet-i kerime ve hadîs-i şerîflere bakarak ictihâd farklı olmuş.
3- Komşum, annesi ile beraber umreye gitmek istiyor. Yanında mahremleri yok. Uygun olmadığını söylediğimde, kabul etmediler. Neler söylersiniz?
Fıkıh bilgisinin olmamasından kaynaklanan bir hâdisedir ve dîne de ehemmiyyet verilmiyor. Giderken onu gözetecek, dînini bilen, sâlih kimselerin mutlaka bulunması lâzımdır. Allahü teâlâ zaten emretmemiş ki. Dolayısıyla yanında mahremi olmadan umreye de, hacca da, sefere de bir kadın gidemez. Çok zarûri durumlarda, gidilecek vâsıtada namâz kılan, itimâd edilecek, güvenilir birisi varsa, onunla gönderilebilir. Burada Allahü teâlâ, kadın kullarını muhâfaza için emretmiştir.
4- Önce öğrenilecek şeyler nelerdir, fıkıh bilgisi mi, Kur'ân-ı kerîm mi?
Önce îmân bilgisi, ehl-i sünnet itikâdı, sonra harâmlar öğrenilip bunlar sakınılır, ondan sonra farzlar öğrenilir. Sonra tahrîmi mekrûhlar, sonra vâcibler. Kur'ân-ı kerîmden de namâzda okuyacak kadar sûreleri öğrenmek önceliktir. Bunlar öğrenildikten sonra Kur'ân-ı kerim öğrenilir, sonra ezber yapılabilir.
5- Vitir namâzında, üçüncü rek'atde ille İhlâs sûresi mi okunacak?
Hayır. İhlâs okunacak diye bir şart yoktur.
Bütün sualler ve cevapları
Atâ-i Horasânî “rahmetullahi teâlâ aleyh” buyuruyorlar ki: Dünyâya çok düşkün olduğunuzu görüyorum. Size âhireti tavsiye ederim. Dünyâ işleriyle uğraşırken âhiretinizi unutmayınız. Bir kimsenin dünyâda makam, mal ve mülk sâhibi olması, herkesin yanında sözünün geçmesi, âhiretteCehennem'e düşmesine, ateşte yanmasına mâni olamaz. Orada hüküm, Allahü teâlânındır. Dilerse azâb eder, dilerse Cennet'ine koyar. Onun için bu dünyâda, Allahü teâlânın rızâsını kazanmaya, şu imtihan yurdunda, îmân edip, sâlih ameller yapan, iyiliği emredip, kötülükten alıkoyan, bu uğurda gelen sıkıntılara katlananlardan olmaya çalışmak lâzımdır.