1- Temizlik müddetinin 13. gününde leke gören bir hanımın nasıl hareket etmesi gerekir?
Dört mezhebde de temizlik müddeti onbeş günden az olmaz. Diyelim ki, temizlik müddetinin onüçüncü geldi, o yine istihâzadır. Yani gusül bile gerekmeden özür sahibi olur. Her namaz vaktinde abdestini alır, namazını kılar. Oruç tutuyorsa, orucuna da devam eder. Evli ise, zevciyat muamelesine de devam eder. Temizlik müddetinin onbeşinci gününden sonra gelmeye başlarsa, bu özür de olabilir. Temizlik müddetinden sonra üç gün arka arkaya gelen hanefi mezhebinde hayız olur. Mâlikî mezhebinde üç gün arka arkaya gelmesi de söz konusu değildir, temizlik müddeti geçtikten sonra bir damla bile gelse o hayızdır.
Hanefi mezhebinde hayzın on günü geçmemesi lâzımdır. On günü geçecek olursa, önceki hayzı esas alınır. Önceki yedi ise, yine yedi olur, ondan sonrakiler istihâza kabul edilir. Temizlik de oradan sayılır. Bu şekilde hareket edilir. Mâlikî mezhebindeki de aynı şekilde onbeş gün temiz kabul eder, en fazla da onbeş gün hayızlı kabul eder. Hanefi mezhebinde olup da mâlikî mezhebini taklid eden bir kimse, kendi mezhebini baz alır. En azı üç gün, en fazlası on gündür.
2- Günümüzde çalışmayan kadına iyi gözü ile bakmıyorlar. Niye evde boş boş oturuyorsun, niye çalışmıyorsun? diyorlar. Bu durumda nasıl hareket etmelidir?
Hiç de o gözle bakılmıyor. O tamamen erkeğin tavrına bağlı bir hâdisedir. Erkek çalışır, kadın da kendi istek ve arzusu ile ona yardım eder. Kadına, hem dışarının, hem de içerinin işini yaptırmak zulümdür. Bu zamana kadar müslüman hanımlar, evdeki işleri, çocuklarının terbiyesini beylerinin üzerinden almışlar. Beyinin geliri nafakayı temin ediyorsa, hanımı da ona kanaat ediyorsa, ev işlerinde, çocukların terbiyesinde hanım da beyine yardımcı olur ve evin içerisinde huzur olur.
3- Bir kadına beyi, (Git çalış!) derse, bu emri yerine getirmesi gerekir mi?
Bu erkek hanımına, (Namazını kıl, orucunu tut, tesettürüne riayet et, haram dinleme, haram yeme, dedikodu yapma, gıybet etme, su-i zan etme!) demiş mi? Dînini bilen sâlih bile, çocuğuna helâl ve mubah olan bir şey emredeceği zaman çocuğun hâlet-i rûhuyesine bakar. O anda o çocuk onu yerine getiremezse, çocuk günaha girmesin diye, o çocuktan onu talep etmez. Koca, hanımının nafakasını temin etmekle, onu haramdan korumak, dînini öğretmekle mükelleftir. (Git, nasıl yaparsan yap, para kazan gel!) diyen kocaya itaat edilmez. Bunun emri yerine getirilmez. Yuva kurulmuş, çoluk çocuk da varsa, böyle yuva da yıkılmaz. Münakaşa da edilmez. Orada kadının da erkeğin de dînini iyi bilmesi gerekir. Dînini iyi bilen bir erkek, hanımını hiç bir zaman o duruma düşüttürmez.
4- Beyim senelerdir eve içkili gelir. Dine, imana da sövüyor. İki çocuğum için sabrediyordum. Şimdi sabredecek halim kalmadı. Beyimden boşanabilir miyim?
Sövecek başka bir şey bulamadı sanki, dîne, îmâna sövüyor. Allahü teâlâ hidâyet nasib etsin!
Boşanmak helâldir, mubahtır. Hiçbir sebep yokkken de olur, ama Allahü teâlânın sevmediği bir mubahtır. Böyle durumlarda kendi başına hareket etmemelidir. Akrabalarla, salih kimselerle görüşmeli, onlara derdini anlatmalıdır. İhtiyatlı, tedbirli hareket etmeli, hemen birden de kesin neticeye gitmemelidir. Ama bu şekilde dîne, îmâna söven kimse de nikâh da kalmaz. Beraber yaşamanın da bir anlamı kalmaz.
5- Büyük birisine veya yeni doğmuş çocuğa akika alırken mi, yoksa keserken mi niyet edeceğiz? Böyle durumlarda nasıl hareket etmemiz gerekir?
İster büyüğe, ister küçüğe keselim, alırken bunu, (Evladımızdan falanın akikası olarak satın aldım) diye kalbimizden niyet ederiz. Keserken de, (Evladımızdan falanın akikası olarak kesmek içim sana vekâlet verdim) denir. Kişi kendisi için de kesebilir. Almak, kesmek zor deniyorsa, bu konuda İhlâs Vakfı öğrenci yurtları destek veriyor. Gidilir, bedeli ne ise verilir, vekil edilir. Onlar da onlar adına keser. Yurttaki fakir çocuklara ikram ederler, böylece de akika yerine gelmiş olur. Akika niyet ile Allahü teâlânın dînine hizmet eden Hakîkat Kitâbevine gönderilirse, farz sevabı hâsıl olur. Emr-i maruf da yapmış olunur. Bu da onun yerine geçer.
6- Bir araya gelip Osmanlıca metninden Mızraklı ilmihal okuyoruz. Bunun bir mahzuru var mıdır?
Okunabilir, onun bir mahzuru söz konusu değildir.
7- Mızraklı ilmihalde kaplama meshin tarifini okudum. Biraz kafam karıştı, açıklar mısınız?
En küçük parmak, yüzük takılan parmak ve onun yanındaki parmak bitişik, şehâdet parmağı ile baş parmak ikisi ayrı olur. O bitişik parmakları birleştirerek alnımızdan ensemize doğru, onların iç kısmı ile başımızın üst kısmını enseye kadar, avuç içleri ile de arkadan öne doğru, şehâdet parmağını kulağın içine, baş parmağı kulağın arkasına koyarak da kulağımızı mesh ederiz. O bitişik parmakların arkası ile de enseyi mesh ederiz. Sünnet olarak başı, kulakları, enseyi mesh etmek böyle olur.
8- Kaza namazı borçlarımda tereddütlerim var. Sünnetler yerine kaza kılmaya devam edersem bir mahzuru olur mu?
Kaza borcu bittiği hâlde, ihtiyatlı olarak sabah namazının sünneti hariç, beş vakit namazın sünnetlerini kılarken kazaya niyet edilip bunlara devam edilse mahzuru yoktur. Ömür boyu da öyle niyet edilebilir.
9- Nişanım ve dini nikahımız yapıldı. Fakat şimdi tereddütlerim var, onun için ayrılmak istiyorum. Kendi başıma nişanı atsam olur mu?
Dînî nikâh akdi de yapıldı ise, karşı taraftan o dînî nikâh akdini fesh edecek söz söylenmesi gerekir. Dînî nikâh akdi yapılrken, nikâh akdini fesh etme yetkisi verildi ise, onu kullanabilirsiniz.
10- Birisi mürted olsa, tekrar tövbe etse, mürted olduğu zamanki günahı affedilir mi?
Tövbe edilince affedilir tabii. Hayatta iken, şirk dâhil, mürted günâhları dâhil, kul hakları da dâhil, hepsinin telâfi imkânı var. Onun için din büyükleri kitaplarına, (Nefesler sayılıdır, ne yapacaksanız çabuk yapın) diye yazmışlar.
Bütün sualler ve cevapları
Hazret-i Ali “radıyallahü teâlâ anh” buyuruyorlar ki, İki şey, aklı ve tedbiri bozar. Birisi acele etmek, diğeri de olmayacak şeyi istemektir.