1- Evli olanların beraber olmaları hakkında bilgi verir misiniz? Bir erkek sefere çıkarken, hanımı da hayzı hâlinde ise, beraber olma durumu ne olur?
Kitâplarda bilgi verilmiş. Meselâ Hakîkat Kitâbevinin yayınlamış olduğu (İslâm Ahlâkı) isimi kitâbın üçüncü bölümü, (Ey Oğul İlmihâli) kısmında bu konuda bilgi var. (Tam İlmihâl)de de var. Evli olan her karı-kocanın kendisine lâzım olacak kadar bilgiler orada zikredilmiş, zevciyât muâmelesi olarak bildirilmiş. Oradan okunursa mesele daha iyi anlaşılır.
Sefere çıksa da olmaz. Allahü teâlâ bunu men etmiştir, harâmdır. Eğer İslâmiyyeti kabul etmişsek, Rabbimizin emirlerine ittibâ ediyorsak, Rabbimiz ne bildirmiş ise, ne emretmiş ise onu yerine getireceğiz. Onda sabırlı olacağız, o ayrı bir meseledir. Meselâ yine (Tam İlmihâl Se'âdet-i Ebediyye)deki istimnâ bahsi dikkatli bir şekilde okunur. Zinâ tehlikesi varsa, istimnâ yapmak vâcib olur. Eğer zinâ tehlikesi söz konusu değil de, devamlı sûretle kendisini meşgûl ediyorsa, baskı altında ise câiz olur, günâh olmaz. Ama zevk için yapılırsa günâh olur.
2- Boynumda fıtık var. Kitap okuyamıyorum. Ne yapmalıyım?
Boynunuzu eğmeden, düz bir yere bakarak okunabilir. Bu uzun süreli olmaz, ama azar azar buna riâyet edilebilir.
3- Kaza borcum var. Yatsı namazının son sünnetine ve vitir namazına nasıl niyet edilecek?
Sabah namazının sünnetine, (Niyet ettim sabah namazının sünnetini kılmaya) denir. Öğlen namazının ilk sünnetine, (Niyet ettim ilk kazaya kalan öğle namazının farzına), Öğlen namazının son sünnetine, (Niyet ettim ilk kazaya kalan sabah namazının farzına), ikindi namazının sünnetine de, (Niyet ettim ilk kazaya kalan ikindi namazının farzına), akşam namazının sünnetine, (Niyet ettim ilk kazaya kalan akşam namazının farzına), yatsı namazının ilk sünnetine, (Niyet ettim ilk kazaya kalan yatsı namazının farzına) diyerek aynen farz gibi kılıyoruz. Yatsı namazının son sünnetine de, (Niyet ettim ilk kazaya kalan vitir namazına) diye niyet ediyoruz, aynen vitir namazı gibi kılıyoruz. Böylece kıldığımız beş vakit namazın sünnetlerini terk etmedik. Çünkü farzlardan başka namaz kılmak sünnetdir buyuruluyor. Oralarda, bunlara sünnet diye niyet edilecek diye bir kayıt yok. Hatta Muhammed Sâdık efendi, bunu Nevâdir-i Fıkhıyye kitâbında açık net bildiriyor. Sünnetleri terk etmedik, bir günlük de kaza borumuzu ödemiş olduk.
4- Baş örtüsünü çene üstünden mi yoksa çene altından da bağlayacağız?
Çenenin altından iğnelenir, yani çene dışarıda kalıyor.
5- Mehr-i muaccel ile mehr-i müeccel ne demektir, arasında bir fark var mıdır?
Muaccel, acele edilmiş, peşin verilmiş olanlardır. Müeccel, ileride vereceğidir. Ölünceye kadar verebilir. Hanımı ölmeden önce veremeyen, mirâscılarına verir. Yoksa âhirette alır. Tersi de olabilir, koca vefât edebilir. (Hanımıma .. altın lira mehr-i müeccel borcum var) diye yazacaktı. Mirâscları da bunu verir.
Nikâh akdi yapılırken, (Aranızda mâlum olan mehr-i muaccel ile) der. Onlar da, nişanda, düğünde taktıklarımız mehir idi der ve tescillenir. Düğünde erkek tarafından gelenler erkeğin, kız tarafından gelenler de kızındır. Bazı şeyler de âdete bağlıdır.
Anne baba evlâdına, evlâd anne babaya, erkek hanımına, kadın kocasına bir şey hediye ettiği zaman bunu geri isteme hakkı yoktur. O sıhhıyet, o nikâh akdi buna mânidir.
Ecdâdımız mehri, Reşat altın üzerinden kullanmışlar. Burada da ihtiyatlı hareket etmişler. Bir altın 7.2 gramdır. Onüç adet ve daha fazla olursa otomatik olarak o kız zengin oluyor. Zengin olunca da ilk kurban bayramında kurban kesmesi vâcib, zekât vermesi farz oluyor. Onun için onbir adette tutmuşlar. Onbir adet olunca kız zengin olmuyor. Dâmâdın borcu, kızın da alacağı oluyor.
Evlendikten sonra mehr-i müecceli kız, erkeğe hediye edilebilir. Fakat, o mehir için en helâl, en tayyib olandır buyuruluyor. (Tam İlmihâl Se'âdet-i Ebediyye) kitâbında da yazıyor, bir hastalık, sıkıntı gelirse, hanımdan mehir parası alınır ve kullanılır. Mehir parası helâl ve tayyib olduğu için onlarla yapılan şeyle şifâ gelmesi daha kolay olur. Allahü teâlânın razı olduğu bir şeyle hareket edilince, cenâb-ı Hakkın rahmeti harekete geçer. Onun için, hediye ederse bile hepsini ettirmemelidir, kenarda tutmalıdır. Günü gelince lâzım olabilir. Mehr-i müeccel taksit taksit de verilebilir.
Hasan-ı Basrî “rahmetullahi teâlâ aleyh” buyuruyorlar ki, Kalbin bozulması altı şeydendir: 1) Allahü teâlânın rahmetini umarak, tövbeyi terk etmek, 2) İlmi ile amel etmemek, 3) Amelinde ihlâs sâhibi olmamak, 4) Allahü teâlânın ihsân buyurduğu rızkı yiyip, şükür etmemek, 5) Allahü teâlânın taksimine râzı olmamak, 6) Vefât edenleri kabrine defnedip, onlardan ibret almamak. Resûl-i ekrem sallallahü aleyhi ve sellem (Kabir, âhiret konaklarının ilkidir. Ondan kurtulana, ondan sonrası daha hafif ve kolay, ondan kurtulamayana, ondan sonrası daha zor ve çetindir) buyurdu.