1- Babam seksendört yaşında. Oruç tutamıyor, hatta yatalak. Fidyesini nasıl veririz?
Yaşlı oruç tutamayacak durumdaysa, durumu müsâidse fidye verir. Durumu müsâid değil ise istigfâr, duâ eder buyruluyor. Fidye herkesin durumuna göre değişir. Meselâ buğdaydan tercih edilebilir. Günlüğü binyediyüzelli [1750] gram buğdaydır. Veyâ un tercih edilir. Otuz gün olursa elliiki buçuk [52,5] kilo un eder. Başka tercih edilecek şeyler de vardır. Meselâ hurma, kuru üzüm. Bunların günlüğü üçbinbeşyüz [3500] gram, yani üç buçuk kilodur. Otuz gün olursa yüzbeş [105] kilo eder. Yani yüzbeş kilo hurma vermek gerekir. Hurmanın da fiyâtları farklı farklıdır. On liradan da var, yüz liradan da var. Bunlardan herhangi birisi tercih edilebilir. Dolayısıyla ya bu [dînen çok zengindir, durum müsâiddir] yüzbeş kilo hurma alır, fidye olarak fakîrlere dağıtır veyâ bunun bedelini altın olarak verirsiniz. [Keffâretin bedelini altmış fakîre ayrı ayrı vermek gerekir.] Dolayısıyla herkesin durumuna göre değişir. Ama şu anda, Türkiye şartlarında [bir aylık oruç fidyesini] bir çeyrek altın bunu kurtarıyor.
2- Güneş enerjisiyle ısınan su ile abdest almak da tenzîhen mekrûh mudur?
Güneşte ısınan su ile, güneş enerjisinde ısınan su farklıdır. Dolayısıyla onun herhangi bir mahzuru söz konusu değildir. Meselâ denizlerde, derelerde de su ısınıyor. Ama denizler ve dereler akıntı hâlindedir. Onun bir şeyi yoktur. Tenzîhen mekrûh olan durgun sudur. Sağlık açısından bir değişme oluğu için, dînimiz ihtiyâtlı davranmamızı bildirmiştir.
3- Kollar açık şekilde Kur'ân-ı kerîm okumak câiz midir?
Bazı şeyler vardır, câizdir. Dînimizde izin verilen şeyler ruhsatdır. Onlar yapılınca günâh olmaz. Bir de azîmet olan vardır. İkisi de bildirilmiş. Kolları açık olarak bir hanım da Kur'ân-ı kerîm okuyabilir, ruhsatdır. Ama şartlar müsâidse yapmamalı. Edebe dikkat etmelidir
.
4- Ödünç vermiştim. Gelir, ama ne zaman geleceği belli değil. Zekâtını verecek miyim?
Onun zekâtını vereceksiniz. Burada dînimiz bir kolaylık da bildiriyor. O elinize geçtiği zamân verirsiniz. Ama kaç sene sonra verildi ise, o senenin de zekâtı verilir. Hepsinin zekâtını verirsiniz. Onun için her sene onu nisâba dâhil ederek zekâtını verirseniz ihtiyâtlı hareket etmiş olursunuz. Gelmiyecekse siler, atarsınız.
5- Ramazân-ı şerîfde sahûra kalkıyoruz, bekliyoruz, sabah namâzını da kılıyoruz ve yatıyoruz. Mekrûh vakitde de uyumuş oluyoruz. Mekrûh mu işliyoruz?
Zaten uyanılamıyor. Ama mekrûhluğu zâil olmaz. Dînimizin bildirdiği bir mâzeret sebebi ile yapılırsa, o zamân zâil olabiliyor.
Hazret-i Ali “radıyallahü teâlâ anh” buyuruyorlar ki: Câhil; dayakla uslanmaz, nasîhatlerden payını almaz.