1- Adak adamıştım, ama kesemedim. Üzerinden de epey zamân geçti. Bunun telâfisi nasıl olur?
Adak ile, kurban adamak; bunun ikisi de adakdır. Kurban lafzı geçti ise, ilk kurban bayramında kesmeniz lâzımdı. Kesemediyseniz, bunun telâfisi o hayvanın bedelini [300 veyâ 350 liralık bir altını] bir fakîre veyâ birkaç fakîre verirsiniz. Veyâhud da altınla devrini yapar, 350 lirayı birkaç fakîre taksîm edebilirsiniz. Eğer adak demişseniz, ömür boyu bu devâm eder. Çünkü kesme zamânını bildirmediniz. İstediğiniz zamân da kesebilirsiniz. Hatta kesemeden hastalandınız, sekerât-ül-mevt, yani ölüm hâli belirmeye başladı, bunu da hissettiniz, [benim bir adak borcum var, yerine getirin diye] vasıyyet edersiniz. Vasıyyet bile edilebiliyor. Öbürüsünü, (Benim bir kurban adağım vardı. Onu yerine getiremedim. Bedeli altın olarak verilebilir) diye vasıyyetnâmenin altına yazabilirsiniz veyâ sözlü de bildirebilirsiniz.
2- Birisi ile yüz yüze görüşemiyoruz. Birbirimizde hakkımız var. Biz onun gıyâbında hakkımızı helâl etsek olur mu?
Olur tabiî. Meselâ bir kimse oturduğu yerde, (Yâ Rabbî! Ben falandan alacaklarımı sildim. Afv ettim ve helâl ettim) dedi. Ama borcu olanın haberi yok. Yarın mahşer günü, alacağını dünyâda helâl ettiği için beklemeyecek. Ne kadar hediye etti ise, orada cenâb-ı Hak kat kat fazlasını ihsân edecek. Yani bağışlayabiliriz ve helâl de edebiliriz.
3- Büyük bir günâh işliyorum. Çok pişmânım. Bu günâhdan kurtulmak için de namâza başladım. Ama nefsim namâz kıldırtmak istemiyor. Şimdi ben ne yapayım, yardım eder misiniz?
İlâcı bulmuşsunuz. Bu ilâca devâm edin. Çünkü Allahü teâlâ, Kur'ân-ı kerîmde açık net va'di var. Buyuruluyor ki, (Namâz insanı fahşâdan [bütün kötülükler, bütün günâhlar] alıkoyar). Israrla devâm edin. Nefs tabiî namâz kıldırtmak istemez. Hem istigfâra devâm edecek, hem de sadaka vereceksiniz. (Tam İlmihâl Se'â det-i Ebediyye)yi okuyacaksınız. Nasıl namâz kılmak nefsinize ağır geliyor ise, (Tam İlmihâl Se'â det-i Ebediyye) kitâbını okumak da nefsinize ağır gelecek. Açtıkça, size mâniler çıkaracak. (Tam İlmihâl Se'â det-i Ebediyye), nefsin düşmânıdır. Dolayısıyla onu okutturmak istemez. En azından (Anlaşılmıyor bu kitâp) diyecektir veyâhud ona izin vermeyecektir. Israr edilmelidir. Bu arda, bir Fâtiha, üç İhlâs okuyup, [başında ve sonunda üçer salevât-ı şerîfe okuyup] Peygamber efendimize, bütün Peygamberlere, Eshâb-ı kirâm, Tâbi’în, Tebe’i tâbi’în ve bütün islâm âlimlerine, Evliyâ-i kirâma hediye edilir. Bunların hâtırı ve hurmetine duâ etmeye devâm etmelidir. Kendi gayretiniz ve duâların bereketiyle, inşâallahü teâlâ, nefsinize galebe çalarsınız.
4- Hem Kur'ân-ı kerîm harfleri ile, hem de Kur'ân-ı kerîmin okunuşunun, latin harfleri ile karışık yazıldığı bir kitâp uygun olur mu? Değilse bu kitâbı ne yapmalıdır?
Kur'ân-ı kerîm harfleri ile, latin harflerini veyâhud da japon harflerini bir arada tutmamalıdır [yani, edeben]. Kitâplarda bu ifâde var. Hem meâlini, hem de metnini koymak uygun değildir. Artık işi ticârete döktüler. Dediğiniz gibi, okunuşunu da latin harfleri ile yazılı ise, onu imhâ etmek lâzım. Bu şekilde hem meâl, hem mushaf şeklinde olanları da imhâ etmelidir. Tefsir, Ehl-i sünnet âlimlerinin yazdığı açıklamalar, yani meâl, [bugünkü tercüme değil] okunabilir. Ama tefsîrden ve hadîs-i şerîflerden önce ilmihâl, fıkıh kitâpları okunması lâzımdır. Çünkü dînimizi oradan öğreniyoruz.
5- Şâfi'î mezhebinde nikâh nasıl yapılır? Neye dikkat etmek lâzımdır?
Şâfi'î mezhebinde kadının velîsi [babası] olacak. Baba yoksa, abi, amca sırasıyla devreye girecek. Sonra iki tane erkek şâhid ve bunlar da, beş vakit namâzını kılan sâlih kimseler olacak. Bir tane de nikâh akdi yapan kimse olacak. Nikâhı yapanın ille imâm olması, din adamı olması şart değildir. (Tam İlmihâl Se'â det-i Ebediyye)de, [nikâh şöyle kıyılır] diye bir bölüm var. Orada, meselâ damada soruyor, (Allahü teâlânın emri, Peygamber efendimizin sünnet-i seniyyesi ile ve amelde mezhebimizin imâmı, imâm-ı a’zam Ebû Hanîfe hazretlerinin ictihâdı ile ve hâzır olan müslimânların şehâdetleri ile) deniyor. Orasını, (Allahü teâlânın emri, Peygamber efendimizin sünnet-i seniyyesi ile ve imâm-ı Şâfi’î hazretlerinin ictihâdı ile ve hâzır olan müslimânların şehâdetleri ile) diyecek. Nikâh ve tecvîc kelimesi de akd anında söylenecek. Bu şartlara riâyet edilirse, nikâh akdi yapılmış olur.