1- Bir hadis-i şerifte Cuma gecesi iki rekat namaz kılınırsa, kıyametin şerrinden ve kabir azabından emin olursun, diye geçiyor. Bu doğru mudur?
Bir Ehl-i sünnet âlimi kitabında nakletmişse, ona bir itirâzımız söz konusu değildir. Biz temel kitaplarda görmedik. Bizim görmemiz de ölçü değildir.
Böyle bir namaz farz namazlardan değil, nafile bir namazdır. Ehl- sünnet âlimlerinden biri kitabında zikretmişse, başımızın üstünde yeri var. Zaten Ehl- sünnet âlimleri deyince orada akan sular durur. Din, nakil dinidir. Bize dini onlar nakletmişlerdir. Temel kitapları yazıp bize ulaştıranlar olduğu gibi, nafile namazları yazan Ehl- sünnet âlimleri de olmuş.
İmâm-ı Rabbânî “kuddise sirruh” hazretleri buyuruyorlar ki, (Nafile namazlar ne kadar kıymetli olursa olsun, ne kadar çok sevab verilirse verilsin, bir farza verilen sevabın yanında deniz yanında damla gibi kalır). Kazaya kalan namaz borcu varsa, bu kılınan nafilenin hiçbir faydası olmaz.
2- Neler insanı Cennete götürür, neler Cehenneme götürür bunları madde madde yazıp bir kitap çıkartsanız iyi olmaz mı?
Ehl- sünnet âlimleri bunları yazmışlar. Ana hatları itibâri ile, Allahü teâlâya îmân eden, emirleri yapıp haramlardan sakınan Cennete gider. İnkâr eden, isyân eden, günâhlara dalan bunlara tövbe etmedi ise bu hâliyle de ölürse Cehenneme gider. Hele îmân etmedi ise sonsuz Cehennemde kalır.
(Tam İlmihâl Se'âdet-i Ebediyye) kitâbında yüzlerce evliyâ-ikirâmın kitâbından, sözlerinden nakiller var. bu kiâp okununca, o yüzlerce evliyâ-ikirâmın kalblerindeki nur, kalbimize akseder. Onun için nefs, bu kitâbı okutturma istemez. Anlamasak bile okusak, kalbimiz temizlenir. Bu kitâbı hazırlayanlar otomatik olarak bizimle bağlantıya geçerler. Bizim kalbimizi temizlemeye başlarlar. Kalb nurlanınca da önümüzdeki sis perdeler kalkmaya başlar. Hüseyin Hilmi efendi “rahmetullahi teâlâ aleyh” bir ömür vermiş. Meselâ (Tam İlmihâl)i okuyup anlayabilen âlim olur. Tatbik ederse de evliyâ olur. Reçede ortadadır.
İmâm-ı Rabbânî “kuddise sirruh” hazretleri buyuruyorlar ki, (Seâdet top ortada duruyor, ama ortada süvâri gözükmüyor). Bu kitâbı okuduğumuz zaman bunların hepsini öğreniriz.
3- Yasin-i şerif okununca orada Mübin ayetine gelince Mübin duasını okumak gerekiyormuş. Bu doğru mudur?
Yok. Kur'an-ı kerimden daha üstün bir kelâm yok. Kesilmez, araya da bir şey sokulmaz. Bitirilir, bitirdikten sonra da duâ edilir, talep edilir, o ayrı bir meseledir.
4- 41 kere Yasin-i şerifi okuyanın duası muhakkak kabul olur mu?
Kırkbir değil, kırkbin defa da okunsa, ağız ağız değil ise, yani o ağıza haram giriyorsa, o ağızdan haram çıkıyorsa hiçbir şey olmaz. Duânın kabul olması için ağıza girene ve ağızdan çıkana dikkat etmek lâzımdır. Allah teâlânın izin verdiklerini yemelidir. Gıybet, dedikodu, sû'i zan.. bunlardan da uzak olmak gerekir. Temiz ağızla yapılan duâ geri çevrilmez.
5- Salat-i tefriciye duası her murad için okunabilir mi?
Elbette okunabilir, o da salevât-i şerifedir.
6- Elimizden çıkan nimetleri tekrar Allahü tealadan geri istemek isyan olur mu?
İsyân olmaz da, bazı şeyler geri gelmez. Meselâ, gençlik.
Nimetin geri dönebilmesi için, kulun da yüzünü âhirete dönmesi lâzımdır. Belki o nimetlerin elden kaçması hayrımıza da olabilir.
7- Çalgılı ilahi söyleyen sanatçıların çalgısız ilahilerini dinlemekle kalbimize zulmet bulaşır mı?
Çalgısız söylenen dinlenebilir, ama çalgılı ilâhi söyleyenin küfre girme tehlikesi söz konusu olduğundan, böyle bir kimsenin söylediği çalgısız ilâhinin de bir tesiri olmaz. Ondaki zulmet de bulaşabilir.
8- Hüseyin Hilmi efendi rahmetullahi teala aleyh hayattayken itiraz eden insanlar, onu görmediler mi?
Gördüler. İstanbulda, Fatihde, Müstekimzadede komşuları da vardı. Hatta eczaneleri de vardı. Haftada iki gün, pazartesi ve perşembe günleri gider, sokaktakiler görürdü. Çarşamba pazarında alış-veriş yaparken oradaki insanlar görürdü. Hatta o sokağın içerisinde çarşamba günleri pazar kurulurdu. Görmek yetmiyor. Hidâyet cenâb-ı Hakdandır. Meselâ, Hüseyin Hilmi efendi “rahmetullahi teâlâ aleyh” hazretlerinin, Hakîkat Kitâbevi vâsıtasıyla dünya gönderdiği kitâplarlardan mektuplar geliyordu. Ama bu zâtla aynı sokakta oturan göremiyordu. Allahü teâlâ Hüseyin Hilmi efendi “rahmetullahi teâlâ aleyh” hazretlerine hoca gönderdi. Seyyid Abdülhakîm Arvâsî hazretlerinin rahle-i tedrisinde yetişti. Dört mezhebde de mütehassıs oldu. İlim ve evliyâlıkda yüksek derecelere kavuştu. O gözle bakan istifâde etti. Bu, kıyâmete kadar böyledir.
Ebû İshâk el-Müvelled “rahmetullahi teala aleyh” buyuruyorlar ki; Bir kimse Allahü teâlânın emir ve yasaklarından birini nefsi için yaparsa, o ameli ya kabul olunur veya kabul olunmaz. Ama, o ameli yapmağa kalkarken Allah için niyet ederse, o amelin kabul olunacağı şüphesizdir.