KARTOPU OYNAMAYI ÖZLEDİM
Yağmurlu bir havada, yağmurluğumu üzerime çekip, şemsiyenin altında yürüyüş yapmak…
Yağan yağmurun ardından etrafa yayılan huzur verici toprak kokusunu ciğerlerimin en ücra köşelerine kadar hissetmek.
Lapa lapa kar yağarken, yürüyüşe çıkıp ayaklarımın altında ezilen bembeyaz karın çıkardığı o esrarengiz hışırtıyı dinleyerek yol almak…
Tüm kirleri örten, doğayı bir gelin gibi süsleyip beyazlarla giydiren o muhteşem manzarada kartopu oynamak.
Beraberce yürüyüp, beraberce ıslanmak yağan yağmurda… Uzun yıllardır hasretini çekmişimdir. Eşimle, çocuklarımla yağmur altında ne zaman yürüyüşe çıksam çalan her telefonla heyecanlanırım…
Gök gürleyip şimşekler çakmaya başlayınca, sicim gibi yağmur yağıp bereket gökten yere inmeye yüz tutunca bende yoğun bir telaş ve endişe başlar… Acaba bir sel felaketi yaşanır mı, acaba tedbirsiz bir vatandaşımızın canına ya da malına bir zarar gelecek mi diye ödüm patlar. İnsanlar yağmurun tadını çıkarıp, romantik şarkılar mırıldanmaya başladığında biz Mülki Amirleri bir telaş kaplar.
Lapa lapa yağan kar altında çocuklar kartopu oynayıp, yetişkinler coşkulu yürüyüşler yaparken, kimbilir hangi köyün yolu kapanacak, belki de acil bir hasta yolda kalacak veya yollarda trafik kazalarıyla can kaybedilecek endişesiyle kara kara düşünmek zorunda kalıyorum…
İlçede halkın can ve mal güvenliğinin, ilçenin huzur ve sükununun sorumlusu olarak yıllardır hasretim yağmurun tadını çıkarmaya veya yağan kar altında zevkle yürüyüş yapmaya…
Plansız yapılaşmalar, derelerin doğal yapısına yapay müdahaleler, doğanın dengesinin bozulması ve çevre sorunları sonuçta ortaya çıkan küresel iklim değişiklikleri, doğal afetleri tetiklemektedir.
Doğaya yapılan yanlış müdahale adeta doğanın intikamıyla karşılık bulmaktadır.
Hani ünlü bir söz varya : ”Dünya bize dedelerimizden miras kalmadı aslında biz onu çocuklarımızdan ödünç aldık” diye… Bizler emanetçiyiz. Çocuklarımızın emanetçisi. Biz mal sahibi değiliz. Har vurup harman savuramayız, savurmamalıyız.
Emaneti aldığımızdan bir kademe daha “iyi” bırakmalıyız. Daha kötü değil…
Biz dereye yüz üstü uzanıp su içmeyi de çok özledik. Çocukluğumuzda, susayınca dereye uzanıp kana kana su içerdik. Ya şimdi. Şimdi bunu yapabilir misiniz? Bu da bize lüks artık. Nostaljik bir anı artık…
Ya otuz sene sonra… Belki de içmek için temiz bir su bulmakta zorlanacak bizim çocuklarımız!
Yağan yağmurlarda coşkuyla yürüyüşlere çıkmanız, lapa lapa yağan kar altında sevdiklerinizle kartopu oynamanız ve su gibi aziz olmanız dileklerimle…