İNSANIN GELECEĞİ
Yayınlanma :
04.02.2013 19:12
Güncelleme
: 04.02.2013 19:12
Düşüncem AKLI irdeleyerek, onun “ İnsanın geleceğinde”katkıları olduğunu ve yaşamında nasıl bir yer tuttuğunu vurgulamaktır. Akıl, Mutlak Yaratıcı’nınİnsan’a bahşettiği çok önemli ve gerekli bir özelliktir. Bazı zamanlarda sevincin, bazen de bir tehlikenin habercisidir.O gerçek bir dosttur. Duymak istediğimizi değil, gerçeği bize ulaştırandır. Ayrıca olumlu ve olumsuzu, kinaye edilerek söyleneni algılayıp hissetmemize yardımcı olur. Zihinsel faaliyetlerin baş tacı hiç şüphesiz ki akıldır. Aklın her şeyin üstesinden gelebildiği söylenir. Bireyleri düzlüğe çıkaracak kararlar akıl tarafından alınır. Akıl insanı tutkulardan uzaklaştırır. Bir olaya farklı açılardan bakmamıza yardımcı olur. İşlerin iyiye veya kötüye doğru gittiğine o karar verir. Bireyin ve toplumun sağlığı akıl sayesinde olmaktadır. Geleneklerin egemenliğindeki toplumun kuralları akıl sayesinde saf dışı edilebilir. Daha “ özgür ve farklı bir gelecek” için akılla yürümek zorunludur. Ve insan çağdaş görüntülere akıl ile ulaşabilir. Aklı değerlendiremeyenlerin en tehlikeli yanı maddi değerlere önem vermesidir. Akıl sayesinde insan günlük hayatın katmanlarını deşifre edip somut hale getirebilir. Manevi değerler ise akılsızlıkla yok olur gider. Onun yok sayılması, görmezden gelinmesi, dışlanması, mutlak değerlerin aşağılarına doğru itilmesi anlamına gelmektedir. Akılsızlık sahte bir özgürlük iddiasını da ortaya fırlatıverir. Olayların akışı sırasında kendini hemen belli eden ve yön veren yine o’dur. Aklını kullanamayanlar; gezip tozmakta, istediği gibi at koşturmakta, sevişmekte, istediğine istediğini söylemekte, düşünme zahmetine katlanmadan konuşabilmekte ve sahiplik duygusuyla yaşamada alabildiğine özgürdür İnsan; akıl, beden ve ruhun yanı sıra, doğuştan getirdiği iç güdülere sahiptir. Çoğu zamanda güdüleriyle yaşar gider. Ve zaruri olan ihtiyaçlarını ön planda tutar. Bu arada öte yaşama hazır olabilmek duygusu da ara sıra kendini yoklar. Bu kontrolü yapan aklıdır. “Gününü gün et” ,“hiçbir yarın, düşünmeye değmez” , “hayatını yaşa”, gibi olumsuz kabul edilecek düşünceler akıl yoluyla doğru yola oturtulur.. Ancak ünlü felsefeci Kant ise ”Bu tür bir aklın kendi kendini kavrayamayacağı, başka akıllara da gereksinim olduğu “ sözleriyle dikkatleri bir başka AKLA çekmektedir Kant’ın ortaya koyduğu bu düşüncenin, felsefe ve psikolojiyi derinden etkilediği söylenir. Ancak, bahsi geçen sınırlı sayılabilecek ve doğal olan işleri yürütebilecek bir AKIL ile onun felsefesini algılayabilmek pek de kolay olmaz. Sıradan insanları bir kenara bırakın, tasavvuf felsefesi ile uğraşan, hayatı büyük meşakkâtler ve tefekkürle geçen, deneyimli, sıra dışı gibi kabul edilen bireylerin dahi bu evrensel aklı, tasavvuf yönüyle bilinen Aklı Küllü yakalayabilmeleri kolay kolay mümkün değildir.. Gününü gün etmeye çalışan, veya hümanist duyguların ötesine geçemeyen, mantıklı düşünemeyen, Allah’ı tanıma ve bilme gayretiyle değil, Öte/ahiret kaygısıyla yaşayan insanın, bu boyutu algılayabilmesi, bu noktalara ulaşabilmesi söz konusu bile olamaz. Söylenilenleri manidar bulan ve hoş karşılamayanlar olabilir. Bu onların kendi bilecekleri iştir. Ama bu görüşlerinde çakılı kalmadan evvel lütfen bu konuya paralellik taşıdığına inandığım Hz. Muhammed’in (a.s.) “ Ebrarın hasenatı,