Hani derler ya hayat üç gündür. DÜN, BUGÜN,YARIN
Dün yaşanıldı geri getirilemez. buğün yaşıyorum, imkan dahilinde bir çok şeyi değiştirebilirim, Yarın ise meçhul
Edremit körfezine büyük bir kentten geldiğim yıllar,Gezelim görelim ekibi Nuray ve Kadir ağabeyle sohbet ederken.Ceynur’ u ara gelsin sohbetlerini özledik deyince,Ben gayri ihtiyari Ceynur kim deyince öfkeli bir sesle sen nebiçim gazetecisin,hani körfezin her yerini biliyordun.Ceynur duayen gazeteci,körfezin kalbı,yaşıyan ayaklı kütüphane diye tanımlara başlamıştı….aynı gün ikimizi bir araya getirdi.
Karşılaştığımız anda bizim yaş kuşağın tanıdığı film artisti Necdet TOSUN ,u hatırlamıştım.Güler yüzlü,konuşurken dinlemekten zamanın su gibi aktığı,ilkeleri olan,şirin bir dost….Ayvalık deyince ilk isim Ceynur aklıma gelen ,8 yıldır imkanım olsa her anımı bir arada sohbetleriyle geçirmek istediğim,yanında olabilmek için evimi satıp ayvalık,a yerleşme planları yaptığımız olağan üstü,dost canlısı,insan gibi insan.mitolojik bir dosttu……
Önce 2 aydır Bel fıtık problemi aramıza girmiş görüntü olmadan günlük telefon konuşmalarıyla hasret giderip. Kıyı dergisi yazıları ve gezi planları yapıyorduk.(bende geçmiş yıllarda bel fıtık nedeniyle 6 ay felçli yattığım için evde rahatsız etmek istemiyordum. Şimdi çok pişmanım…) 7 Martta Balıkesir’de buluşup,BRT RADYONUN 15 KURULUŞ YIL DÖNÜMÜNDE Şahsının özel ödül plaketi ve Kıyı dergisinin ilk plaketini alarak öğün Av. Turgut İNAL ile ve diğer dostları ile yapacağı konuşmaları planlıyordu.Dönüşte de yazıhanesine (BERDATUR.)giderek İstanbul Emit turizm fuarından ısrarla istediği broşürleri inceleyip turistik gezi planları yapacaktık.özellikle bu yaşa kadar gidemediğim tek bölge Karadeniz için özel planlarını şiir gibi anlatıyordu……
Bir gün öncesine kadar Havran Kaymakamı Fatih Genel ile son Kıyı dergisi sohbetlerimizin ardından Ameliyat ve Yoğun bakım nedeniyle irtibatımız kesilmişti.Birde yüksek tansiyon.
Edremit Polis günü töreninde, Kıyı dergisinden Sevcan ağlamaklı bir sesle haberin yoktur Ceynur ağabeyi kaybettik, Can ağabey İstanbul’a almaya gidiyor deyince, haykırışım, hıçkırıklarla boğazıma düğümlendi. Yöz yaşlarım içime akmaya başladı. Bu çok garip bir acıydı. Robotlaşmıştım sanki, aynı acıyı bir kez de Devlet sanatçısı Heykeltıraş Prof. Dr.Tankut ÖKTEM hocamın trafik kazasındaki vefatını telefonda bildirdiklerinde yaşamıştım.
Cumartesi günü sabah Ayvalıkta Kıyı dergisine gidişim, Berdatur un kapısından izleyişim, Ayşe yengemi ziyaret. Hastane önündeki tören, Ayvalık CHP önündeki, evin önündeki törenler, Yaya cami ve Gömeç de içimde bir yer kanıyor ama tarif edemiyordum, sanki bir film çekim sahnesinde rolümü yapıyordum. Tabutun önündeki gülen fotoğrafa baktıkça, tabuttan bir ses gelecek,(Çıkarın beni buradan, Turistik gezi seyahatlerindeki o muzip sesiyse herkesin yanındaki tamamı, ben Ayşesiz bir yere gitmem, onu yalnız bırakmam diye tabuttan çıkıp şaka yaptım bir yere gitmiyorum diye sevdiklerine sarılma sahnesini Hayal ediyordum. Cenaze namazı içimi iyice burkmuştu. Araca binerek tabutta iyice yaklaşıp bir ses, bir nefes duyma ümidim gittikçe zayıflıyordu.
Aile kabristanındaki kazılmış çukuru görünce iç dünyamdaki isyanlarım başladı.bu haksızlıktı,bir yanlışlık vardı bu işti ama neydi,tahtalar serilip ellerimle topraklar atılmaya başlayınca son ümidimde bitmişti,elimin çamurumu,yoksa gözyaşlarımı beni yalnızlığı çeşme başına çekmişti.Çevremdeki uğultunun insan seli ve dualardan geldiğini fark etmeye başlamıştım.Kimi ağlıyor,kimi hararetli bir şeyler anlatıyordu.Kalabalığın çok ama çok büyük oluşu yeni dikkatimi çekmişti.Sanki ayvalık,Gömeç hatta Edremit körfezi sevenleri hep buradaydı.Sevgi ve unvan ne kadar farklı şeylerdi dünyayı terk ederken.bir küçük çukur arkada bırakılan göz yaşı ve Sevgi seli İnsan gibi insan.sevgi abidesi olmasının bir Kalabalığıydı bu görüntü,ne yazık ki çok erken terk etti bizleri,yapılacak çok cevre çalışmaları,yazılacak çok tarihi öyküler vardı,gezelim ekibi Mersinde olmasaydı burada gözü yaşlı olarak anılana anı anlatacaklardı.Çiçeği ile uğurluyorlardı.sevdiğini.Ne yazık ki sessiz gemi yol almıştı bu limandan geriye dönüş yoktu ama bir gün gittiği dünyada yine bir arada olabilirdik.Ceynun asla ölmedi hep kalplerimizde yaşayacak,eğer bir gün unutursak o zaman ölmüş olacak.