8 Mart Dünya Kadınlar Günü.. Tarih sayfalarına bakarak 8 Mart’ın anlamını bir kez daha hatırlamak ve hatırlatmak istedim:
1857 yılında New York’lu dokuma işçisi kadınların daha insanca bir yaşam isteyerek, eşitsizliklere ve ayrımcılığa karşı sürdürdüğü mücadele ile başlayan sürecin adıdır 8 Mart.
Evet 1857 yılında başlayan bir direnişin, baş kaldırışın adı 8 Mart. Bugün ise kadınlar, 8 Mart’ı pırıltılı büyük salonlarda, müzik eşliğinde dans edip eğlenerek kutlamaya hazırlanıyor. Bugün Anadolu’mun bir köşesinde, Karadeniz yaylalarında hala kadınlarımız sırtlarına yükledikleri ağır yüklerle evine odun götürmek için bütün bedeniyle iki büklüm çabalarken, çocuklarına sıcak bir tas yemek için temizlik işlerinde, sokakta ve hayatın onu sürüklediği en ağır işlerde çalışırken, hala daha teröre kurban verilip, cinayetlerle yok olup giden, dere kenarında, köprü altında ya da çöp konteynırlarında parçalanmış cesedi bulunan nice Münevver’ler, Selma’lar, Ayşe’ler, Fatmalar varken, bugün şaşalı salonlarda göbek atmanın ne kadar anlamsızlaştığını düşünüyor ve bir tarafımın acıdan sızladığını hissediyorum. . . Babaerkil bir Türk toplumunda şiddete maruz kalan, yaşamına sorgusuzca son verilen ve hatta tacize uğrayan kadınlarımızın olduğu gerçeği, Türkiye’deki 8 Mart gerçeğini anlayarak bir kez daha sorgulamamız, neyi kutladığımızı bilmek için başımızı elimizin arasına koyup düşünmemiz gerektiğini hatırlatıyor bizlere.
8 Mart’ta ellerine bir karanfil tutturularak, “Kadın” olduğu sadece o günde hissettirilen göstermelik kutlamaların ötesinde, kadının güçlü olması için önce eğitime, sonra da siyasetten, ekonomiye her alanda kendini aktif olarak göstermesi gerekir. İşte o zaman 8 Mart; azmin, zaferin ve emeğin sonunda insanca bir hayat ve emeğinin karşılığını alan mutlu kadınların günü olacaktır.
Ezilmeyen, mücadele eden, herşeye rağmen yılmayarak, her alanda hakkını alan ya da bu uğurda çabalayan tüm Kadınlarımızın 8 Mart Kadınlar Günü kutlu olsun…