Günlük yaşamda küçük zaferlerle yetinen, yerel kahramanlar…
Kimi zaman küçük zaferler, büyük başarıları oluşturur. Nitekim tarih sayfaları kazanılan küçük ama onur verici birçok zaferlerle doludur. Burada önemli olan zaferin büyüklüğü küçüklüğü değil, onu elde etmek için verilen onurlu mücadeledir.
Seçim atmosferinin sadece günlük hayatımızı değil, ruhumuzu ve tüm benliğimizi sardığı şu günlerde, dostluk, kardeşlik ve barış duyguları da bir anda beliriverdi. Meğer ne çok seviyormuşuz birbirimizi, ne çok bağlıymışız birbirimize.. Bunun yanı sıra bazı siyasetçilerde beliren karalama politikaları, güzel sözlerle halkın gözünü boyama çabalarının ortaya çıkardığı gülünç tablo…
15 yıllık basın camiasında bulunduğum süre içerisinde tanık olduğum bu tablo, artık tiksinti vermeye başladı. İçlerinde samimiyetine inanıp, yüreğimle desteklediğim ve kendilerini siyasetçi olarak dahi nitelendirmediğim kişileri bu tablonun çok dışında görüyorum. Ama istisnaların kaideyi bozmadığı gerçeği yine bir tokat gibi yüzümüze çarpıyor.
Bugün bir insanın bile kendi kendini yönetmesinin zor olduğu dönemde, bir topluluğu ve özellikle belli bir kültürel ahlaka, değere ve en önemlisi bir bayrak altında toplanan bu insanları yönetmenin ne derece zor olduğu biliniyor. Böyle zor ve asli bir göreve talip olmak için gerekli özelliklere sahip olmayan birçok kişinin dahi bu asil göreve soyunması beynimde birçok soru işaretlerine yol açıyor.
Kendilerini seçim yarışının içine sokan ve başarıya giden her yolu mübah gören bazı zihniyetler, zafere ulaştıklarında, elde ettikleri bu sonuçla elbetteki mutlu olacaklar. Ancak bu yolculukları esnasındaki kirlenmiş benlikleri onları yaşamları boyunca rahat bırakmayacaktır.
Başkalarının deyimiyle bu bir yarış ve yarışı kazanmak için mücadele veriliyor… Ve bu yarışa katılanlar kadar, bu yarışı pistin dışında seyredip, bunları topluma yansıtan biz gazetecilerin verdiği küçük zaferler ise daha büyüktür.
Çünkü onlardır, gerçekleri yazıp, bazı çevrelerin menfaatine dokunulduğu için birçok hakaret ve iftiralara uğrayan.
Onlardır, bazı zamanlar tehditler alıp, gözdağı verilen..
Onlardır, kışın soğukta, yazın sıcağın altında karnının açlığına, vücudunda duyumsadığı ağrılara dahi aldırmadan gece ve gündüz görevini yapmaya çalışan..
Günlük yaşamda birçok küçük zaferlere imza atarlar. bilirler ki hiçbir zaman kahraman olamayacaklar ya da hiç kimse de onları kahraman ilan etmeyecek. Öyle bir kaygıları da yoktur zaten.. Onların tüm hayatı sırtlarına geçirdikleri bol cepli bir yelek ve fotoğraf makinasından ibarettir. Tüm dünyayı görürler, duyumsar ve hissederler… Yaşam kaygıları elbetteki vardır ama esas gayeleri 3-5 kuruş fazla kazanmak değil, halkı doğru bilgilendirmektir. Onlar hayatın büyüklüğünü, kısacık zamana sığdırmaya ve akşam 19.00’dan sonra çalışmaya başlayan baskı makinasına haberleri yetiştirmeye çalışırlar. Zaman bitmiştir, bütün hayatın yaşanmışlıkları satır olup okuyucunun önüne sunulmayı bekler.. Zaman öyle bir şeydir ki bilgisayarın tuşları yetmez, bir elin 10 parmağı eksik kalır hayatın derinliğini, günlük olayların karmaşıklığını anlatmaya.. Gece, tüm ağırlığıyla omuzlarına çöker gazetecinin.. Bu öyle bir ağırlıktır ki, gözlerini kapattığında insanların yüzlerini görür, konuşmalar çarpar yüzüne. Onun yorgun bedeninde baş kaldırır bir anda asi duygular. Sağır, dilsiz bir hayat ayaklanır, elinden tutar gazetecinin. Gündüz yaşadığı olaylar gece de onunladır ve tek arkadaşı oluverir gece, vefalı bir dost gibi sabahın ilk ışıklarına kadar…
Gün ağarıp sabah olduğunda çıkan çarşaf gibi bembeyaz bir gazete ile yok olur gider o yorgunluk ve gecenin omuzuna binen ağırlığı. Yeni küçük zaferler için yeni bir kapıyı aralar, günlük koşuşturma başlar.
Bütün bu koşuşturmalar içinde bir gazeteciyi yaralayan en kötü şey bu onurlu mesleği layıkıyla yapanlara “YANDAŞ MEDYA” ve 15 yıldır Edremit’te yayın yapan yerel bir gazeteye “Bunlar Edremit’in gazeteleri değil” şeklinde hakedilmemiş çirkin iftiraların atılmasıdır. Ancak bu iftirayı atanların unuttuğu bir şey vardır; Gazeteci her zaman, her yerde bulunamasa da, çoğu şeyi bilir, duyar ve bunu belgeler….Ve aksini ispatlayacak dökümanları önüne sunar… Değeri olmayan sözler sarfederek zamanı boşa harcamak istemez.
Unutulmayacak bir konu da Gazeteci, asla bir siyasetçi değildir.. Yapamayacağı haber için söz vermez… Gelecek zaman eklerini kısa zamanda yapmayı planladığı hedefler için kullanır. Boş ve kalabalık cümlelerle halkı kandırmaz… Önüne delil ve belge sunar. İstatistiklerle cevap verir. Bu nedenle ne siyasetçi bir gazeteci olabilir, ne de gazeteci siyasetçi….
Önemli olan herkesin yaptığı her işte ahlaklı davranması, yanlış sözlerle halkı kandırmamasıdır.