Yine zamanın tükendiği ve gökyüzünün güneşi kaybettiği zamanlardı… Günün yorgunluğu kararan gökyüzüyle birlikte bir kat daha omzuma çökmüştü sanki… Belki de günlük insan sesleri ve çalışma temposunun o yoğun gürültüsünü yitirmenin ve kendi başıma kalmanın verdiği ağırlıktı bu hissettiklerim.. İnternette günlük haberleri incelerken, Ünlü Çinli filozof ve düşünür Konfüçyüs’ün “Aşk öğütleri” dikkatimi çekti. Birçok sitede karşımıza çıkan hatta mail kutularımızı istemediğimiz halde dolduran saçmasapan açıklamalardan olmadığını biliyordum. Bu saatte ana yemekten önce yenen aperatif yiyecekler kadar hafif ve güzel gelmişti bana.. Sonuna kadar okudum.Satırlarda şunlar yer alıyordu:
“Tedavi edilemez derecede romantik olun.
***
Birlikte kitap okuyun, elele tutuşun ve birlikte düzenli yürüyüşlere çıkın...
***
Gülümsemeler bulaşıcıdır. Ona da bulaştırın.
Güvenilir bir sırdaş olun ve onu hiç kimseye şikayet etmeyin.
***
Onun en sevdiği çiçeği, rengi, müziği, şiiri ve yazarı bilin.
***
Ona, beklemediği hoş sürprizler yapın. Hiçbir neden yokken de kart ya da küçük aşk notları yollayın.
***
Birbiriniz için özel ve gizli takma adlar bulun.
***
Aşk, birlikte saçmalamaktır. Arada bir, birlikte sonuna kadar saçmalayın.
***
Kimin haklı olduğunu tartışmayın, neyin doğru olduğuna karar verin.
***
Sevdiğinizi yalnızca onun duyabileceği bicimde eleştirin. Övgünüzü ise bütün dünyaya duyurun.
***
Bedeninize iyi bakın.
Daima sağlıklı ve dinç olmayı hem kendinize ve hem de ona borç bilin.
… Ve daha birçok sözler…
Günlük yaşam kavgasında unuttuğumuz belki de artık yitirdiğimiz değerler olduğunu düşündüm.
En son hangi arkadaşımla diz dize oturup, onun gözyaşlarına ortak olmuştum hatırlamıyorum bile. Ya da anneler gününde kırlara koşarak, annem için en son ne zaman çiçek topladığımı, arkadaşımla gece yarılarına kadar oturup, kendi sakarlıklarımıza ne zaman güldüğümü, ilkokul öğretmenimi hatırlayıp, ona elimde bir buket çiçekle ne zaman gittiğimi, mahallemizdeki nur yüzlü yaşlı nineyi, köşedeki mavi gözlü kediyi, sabahın çok erken saatinde pencereyi açıp yüzüme çarpan o esintiyi hissetmeyi. En son ne zaman hissettim bilmiyorum.
Konfüçyüs’ün bu sözleri bana unuttuğum ya da unuttuğumuz birçok değerleri bir kez daha hatırlatmıştı. İnsan olmanın sadece çalışmak ve para kazanmak olmadığı gerçeği kafama kalın harflerle kazınsa da, yitirdiğimiz değerlerin arkasından hayıflanmanın, hiçbir önemi olmadığını da biliyorum.
Gün bitti ama yarın yeniden güneş gülümseyecek bize.. Biz de ona gülümsemeliyiz; duyumsayarak, hissederek, birlikte… Hatta sokakta ilk karşımıza çıkan kişiye dahi “günaydın” demeliyiz. Geçmişteki hesaplaşmaları bir kenara bırakıp, “affetmeliyiz” her şeyi, kendimizi dahi… Hata yapmalıyız, çünkü hata yapmayan kişi hayatta hiçbir şey yapmıyor demektir. Her ne olursa olsun şans vermeliyiz kendimize, her şeyimizi kaybetsek dahi son bir şans daha… Yaşam, bizi saran o denge pahasına kalıplar içinde sıkışmak değil, bazen dengeleri bozup, herkesin görmeyi ve yaşamayı unuttuğu o değerleri yeniden açığa çıkarmaktır…