Zihninize hemen “ne günlere kaldık, bunlar hep kıyamet alameti, âhir zamandayız” gibi basit, gerçeğe dayanmayan düşünceler gelmesin.
Başlığa bakarak hep duyduğunuz ama bir türlü kıyametin gelmemesini de kişisel tecrübenize ve boş inançlara bağlamayın derim.
İçinde yaşadığımız toplumda rahatsızlık veren durumlara “genellemelerle” karşılık verilir hale geldi.
Kontrolümüzden çıkmış daha da kötü olaylar karşısında da “aşırı genellemeler” imdadımıza yetişir.
Dikkat edin, her genellemede kendimizi olumsuz durumun dışında bırakır, “insanlar…” diye başlayıp bütün kötülükleri meçhullere yükleriz.
Duruma açıklık getirelim. Sosyal psikoloji, sosyoloji, psikoloji gibi disiplinlerin bile hala çözemediği ama yaklaştığı konularda genellemeler boş teselli cümleleridir.
Genelleme tutkunları en çok da bilgiye dayalı söz ve yazıya direnir.
İnsanı tanımlayan uzmanların bile kendileri hakkında derin kuşkuları vardır.
Çocuk, ergen, genç, orta yaş, ileri yaş insanlarını kalıba sokan, yeniden tarif eden “çok bilmiş” uzmanlar dünyasında yaşıyoruz.
İnsan öyle bir şey değil!
Ben de bir insan davranışına bakarak, genel insan tanımlaması yapmadan, iletişim alanındaki görünür halini ifade etmek istedim.
Bu “genellemelerden” sonra özetleyelim.
SOSYAL YALNIZLIK
Hatırsınız Oxford Sözlüğü, 2024’te “Beyin Çürümesi”ni yılın kelimesi seçti. TDK da “Kalabalık Yalnızlık” kelimesini… Yerinde ve isabetli tespitler.
Hepsinde bireyin yalnızlaşmasına vurgu var.
Yalnızlığın çeşitli halleri… Kendine ve çevresine yararsız, yaralayıcı, zararlı ve olumsuz halleri anlatıyor.
“Sosyal yalnızlık” diyorum ben… İçindeki yalnızlığı aşamayan birey, sosyal medyadan onay alarak varlık sürdürmeye, kendini görünür kılmaya çaba gösteriyor.
Derinlik olmayan, sürekli bağlantıda olma ilizyonunun içinde aradığı teselliyi bulamayan insan derin bir boşluğa düşüyor.
Varlık amacı olan anlam arayışı derin bir hüsran duvarına çarpıyor.
Modern zamanların sessizliği içinde ruhlar yitip gidiyor.
Herkesle bağlı gibi görünen ama yüz yüze sohbetlerin iyileştirici etkisini göremeyen bireyler artık kendini de kaybediyor.
Sosyal medyada psikolojik sığınak ararken, geri dönüşü olmayan bir kayboluşun hikayesi bugünkü yaşam…
Yalnızlıkta kaybolmadan önce kendimizi bulmalıyız. İyi hissetmek için başkasını eleştirerek “aşırı genellemeler” yapmak yerine kendimizi bulmak tek çıkar yol görünüyor.
ÖZ SAYGI EKSİKLİĞİ
Baştan söyleyeyim bunu yapan varsa beni mâzur görün. Kimi zaman farkında olmayabiliriz, yanlış anlaşılabiliriz.
Ancak her ünlü hayatını kaybettiğinde aynı şeyi yapan ya da ölüler üzerinden şöhret avcılığı yapanlar isterse alınsın.
Profesyonel çalışma hayatım ikiye ayrılır; Basın sektörü ve akademia…
Her ikisinden de çok şey öğrendim.
Çok değişik karakter ve roldeki insanlarla tanıştım. Son 30 yıl içinde pek az ünlüyle tanışmadım. Çoğuyla fotoğrafım da var. Ancak her kaybettiğimiz tanınmış kişiyle fotoğrafımı koyup altına yazı yazmadım. Özel ilişkim, dostluğum varsa ve bunun insan yaşamına katacak, kaybedilen kişiyi onurlandıracak bir şey varsa elbette paylaşılabilir.
Sadece işi gereği birlikte çekilmiş fotoğrafı paylaşmayı ayıp, saygısızlık ve eziklik olarak değerlendirdim.
Yapanları da öyle görürüm.
Şimdi gelelim sosyal onay bekleyen bu insanların ruh haline…
Vefat eden veya başına bir şey gelen ünlüyle birlikte çekilmiş fotoğrafı paylaşmak en hafif tabirle ayıp!
Kendine karşı öz saygı eksikliği…
Kişilik kazandığı yetişme döneminde takdir görmemiş olduğunun göstergesi… Şimdi bu takdir noksanlığını sosyal medyadan tamamlamaya çalışıyor.
Sevgili okur, unutma; modern sosyal medya aldığın beğeni kadar değerlisin duygusu inşa etti.
Sakın kanma, kendi değerini önce sen bileceksin. Sosyal varlık olan insan elbette çevresinde beğenilmek, takdir görmek ister.
Eğer sen takdir edilmeye değer şeyler yaparsan bütün evren seni alkışlar.
Yorumlar
Kalan Karakter: