“Türkiye-AB ilişkileri salt güvenlik temelli olmamalı”
Balıkesir Üniversitesi Öğretim Görevlisi Uluslararası İlişkiler ve AB Uzmanı Dr. Hasan
Boztürk, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın çağrısıyla bir kez daha dikkatlerin çevrildiği
Türkiye AB sürecini değerlendirdi. Dr. Boztürk, “Türklerle ölmeye evet yaşamaya hayır”
mantığından ziyade ilişkileri kapsamlı ve sürdürülebilir bir şekilde hareketlendirmeye ihtiyaç
bulunmaktadır” ifadelerini kullandı.
Dr. Boztürk değerlendirmesine şu şekilde devam etti:
“Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın çağrısı çok net. Türkiye’nin AB’ye tam üyelik hedefi
stratejik bir hedef olarak devam etmektedir. Benzer bir şekilde AB tarafından da Ankara’nın
bu şekilde konumlandırılması gerekmektedir. Bilindiği üzere Türkiye AB’ye aday ülkedir.
Ancak belirli nedenlerle adaylık süreci fiilen durma noktasına gelmiştir. AB kendi içindeki
sorunlar, artan göç sorunu ve aşırı sağ partilerin yükselişi nedeniyle karar almakta
zorlanmaktadır. Türkiye açısından bakıldığında da ihtiyaç duyduğu dönemlerde AB’nin
kendisine sırt çevirmesi nedeniyle ve üyelik müzakerelerinin durma noktasına gelmesinde
Ankara’ya çifte standart uygulandığını düşünmektedir. Özellikle Merkel sonrasında
Almanya’nın çözüm üretebilme adına inisiyatif alma durumu azalmıştır. Fransa lideri
Macron’un liderlik hayaliyle hareket etmesine rağmen üye ülkeleri peşine sürükleyememekte;
AB’nin ortak politika yürütme bağlamındaki kurumsal yönetimi de gerekli adımların
atılmasında yeterince öncü olamamaktadır. Günümüzde 27 üyeli AB’de yeni üyelik bazlı
karar almak kolay olmamaktadır. Hatta Türkiye gibi bir ülkeyi kısa vadede üye yapabilmesi
imkansıza yakın bir durum olarak değerlendirilmektedir. Dolayısıyla Türkiye AB ilişkileri
özelinde hem müzakerelerin işlerlik kazandırılması hem de Gümrük Birliği bağlamında
adımların atılması kolay olmamaktadır. Zaten geçmişte sıkça “üyelik dışında imtiyazlı
ortaklık” tarzı teklifleri bu minvalde dile getirilmektedir. Türkiye ise bu tarz teklifleri
reddetmektedir. Buna rağmen iki taraf da üyelik süreçlerini durma noktasına gelse de ilişkileri
sonlandıramamaktadır. Belirli zaman dilimlerinde AB’nin Türkiye’ye ihtiyaç duyduğunda
yeniden bir heyecan atmosferi oluşturulmakta ve konuyu gündemimize almaktayız. Bir süre
sonra ise yeniden durma noktasına gelmektedir. ABD seçimleri sonrasında AB-ABD ilişkileri
özellikle güvenlik ve ticaret bağlamında zora girmektedir. Trump ilk döneminde olduğu gibi
ikinci döneminde de NATO’ya yönelik AB ülkelerini uyarmaktadır. Ukrayna-Rusya savaşı
önemli bir sorun olarak AB liderleri ve AB kurumsal temsilcileri tarafından ele alınmaktadır.
Ortadoğu ve Doğu Akdeniz hususunda da Türkiye’ye ihtiyaç duymaktadırlar. Doğu Akdeniz
konusunda Türkiye’yi sorun yaratan bir konumda görseler bile Ankara olmadan bir çözüme
ulaşılamayacağını görmektedirler. Ne yazık ki, bu konuyu özetleyen “Türklerle ölmeye evet
yaşamaya hayır” sözünü zaman zaman hatırlamaktayız. Bir anlamda AB’nin Türkiye’ye
bakışını özetlemektedir. AB her ne kadar Türkiye’ye adaylık statüsü verse de bu bakış açısını
gizleyememektedir. Ayrıca Türkiye’ye salt kriz dönemlerinde ve güvenlik bağlamında ihtiyaç
duyulması da kabul edilemez bir durumdur. Jeopolitika bağlamında Türkiye her daim ihtiyaç
duyulan bir noktada olmasına rağmen Türkiye AB ilişkilerini salt bu bağlamda ele almak
sürdürülebilir bir durum değildir. Türkiye AB ilişkilerinde güvenlik temelli yaklaşımlar bir
lokomotif olmalı ancak beraberinde AB’nin iddia ettiği değerlerin uyumlaştırılmasına da
önem verilmelidir. Dolayısıyla müzakerelerin işlerlik kazandırılması gerekmektedir. AB’nin
Ankara ile olan ilişkilerine bakışını değiştirmesi gerekmekte; Türkiye’nin de ilişkilerin
sürdürülebilir olması bağlamında hem müzakerelerin samimi bir şekilde canlandırılması hem
de AB’nin gelecek perspektifindeki politikalarına dahil edilmeleri gerektiğini vurgulamalıdır.
Türkiye’nin de bu manada teşvik edilmesi gerekmektedir. AB değerleri açısından “demokrasi,
hukukun üstünlüğü, sürdürülebilir barış” gibi ilkeleri içselleştirmek için üyelik perspektifini
defaten ilan etmeleri önemli olacaktır. Ayrıca AB’nin gelecek senaryoları arasında yer alan
“esnek entegrasyon modellerinin” Türkiye olmadan değerlendirilemeyeceği vurgulanmalıdır.
Yorumlar
Kalan Karakter: