Yaşam şartları çoğunluk için elbette zor. Hele bir de ŞAİR isen en dibe vurmuşsundur illaki. Kaçarın olmadığı yerdesindir. Çıkışı aramadaki engebeli yolda tırmanmaya çalışırken, tekrar düşüşlerde ne yaşadıklarınla bağlantılı olarak son hamlelerinde, bulunduğun sıkışmışlıktan kurtulma çabasında iken, sözcükler düğüm düğüm düşüncelerden yüreğe gelen sızı ile dilden sayfalara dökülüyor. Birikmişlikler, ansızın geldim deyip şiirselleşiyor. Herkese de gelmiyor. Şairlerin, hayata karşı mücadeleci yaklaşımlarında birbirlerine benzerliklerinin var olduğu anlaşılıyor. İşledikleri konuları, yaşanmışlıkları farklı da olsa, anlaşılmazlıklarının en ağırını, derinini, acıların en sessiz çığlıklarını yaşamış olmaları bence belirgin ortak noktalarıdır. Bunu kavrayabilmek için de okumak, çevrede gözlem yapabilmek, geçmişi iyi değerledirerek günumüze katkılarından yararlanabilmek, olaylara objektif yaklaşabilmek, mukayese edebilmek, gezmek, görmek, halkın içinde olmak gerekli. Kitap okumayı seven insanlarda algılama kapasitesi gelişiyor. Farkındalıklı ve daha duyarlılar. İçtenlikle kitaba sarılıyorlar. Etrafta, ben okumayı sevmiyorum diyen gençlere de rastladım. Bunlar da az değiller. Donuklar, hedefleri yok, çalışma, öğrenme gayreti, isteği yok. Nedenini sorunca da "vakit yok ki" diyorlar. Belki de onları iyi yönlendirebilecek aileden, çevreden yoksunlar. Böyle olunca da muhtemelen onlara her iş zor gelecektir. Hatta, kendilerinin farkına varamadıkları gibi diğer insanları da anlayabilecek hassasiyetleri olamayacaktır maalesef.
Yaşam mücadelesinde çeşitli tıkanmışlıklarla defalarca diplere vurup, diplerden çıkmaya çalışanlardan ŞAİR olunduğunu biliyorum. Ben de kırık dökük, yara bere içindeyken ŞİİR yazdım. Böyle zamanlarda yanınızda kimler VAR ya da YOK, bunu acı çekerek öğreniyorsunuz. Diplerden ya kendi gayretinizle büyük mücadele ile çıkabiliyorsunuz ya da çıkamıyorsunuz. Çünkü hayat şartlarından dolayı yardım etme niyetindekilerin bile sadece niyetinde kaldığını, durumun ciddiyetini fark edemediklerini, sessiz çığlıkların, içinizde sizi boğduğunu anlıyorsunuz. Bu durumda gülmeye, canlanmaya çalışırken sarf edilen son çırpınışları İYİLEŞİYOR diye algılayan insanlar, yardım etme, yanında olabilme niyetlerini de geri çekince, bir anda karşısındaki insanı kaybettiklerinin haberiyle yıkılıyorlar. Halbuki o, gayret ediyordu. Sen de o gayrete el verseydin, her şey daha olumlu olabilirdi. Yaşama bağlanmanın biraz sürekliliğini kazandırsaydın ve o zaman bıraksaydın onu kendi haline. Hayata tutunmada son hamledir, iyi değilken iyi görünme çabaları. Oradan yakalayamazsanız, kaybediliyor o insan. İşte bazen bu şekilde uyanıyor karşı taraf. ÇOK GEÇ KALMIŞ OLARAK. Önemli olan etrafınızdakileri kaybetmeden önce ANLAYABİLMEK, FARK EDEBİLMEK. Bu gibi kritik anlarında yakınlarınıza ya da her kim olursa etrafınızdakilere eleştirel tutumdan ziyade, empati kurabilecek tavırlar ile yaklaşımın son derece önemli olduğunu ifade edebilirim.
"Elinka"
Emel Güneş