Covid-19’da “alışmak” en büyük tehlike

TÜRKİYE COVİD-19 SALGINI DÖNEMİNDE 1 HAZİRAN’DAN İTİBAREN YENİ NORMAL OLARAK ADLANDIRILAN BİR SÜRECE GİRDİ.

Covid-19’da “alışmak” en büyük tehlike

Türkiye Covid-19 salgını döneminde 1 Haziran’dan itibaren yeni normal olarak adlandırılan bir sürece girdi. Ancak tüm uyarılara karşın yeni normale alışamayıp her şey normale dönmüş gibi davrananlar nedeniyle Covid-19 vakalarında artış yaşanmaya başladı. Yaşar Üniversitesi Psikoloji Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Sinan Alper, bu durumu ve psikolojik nedenlerini anlattı.

Yaşar Üniversitesi Toplum Bilimleri Fakültesi Psikoloji Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Sinan Alper, Covid-19’un ilk ortaya çıktığı dönemde herkesin belirsizlik nedeniyle herkes büyük bir korku ve telaş içinde olduğunu, ancak aradan geçen sürede insanların bu duruma alışarak daha az kaygı duymaya başladığını belirtti. Dr. Alper, “Belki insanlar artık daha az kaygı duyuyor ama bundan dolayı da önlemlere daha az dikkat ettiklerinden, belki de normalde ölmeyecek birçok insanın ölümüne sebep olacaklar. Kaygının azalması normalde iyi olabilir ama pandemi koşullarında maalesef insanlığın aleyhine çalışan bir şey olduğunun farkına varmak gerekir” dedi.

“İlk baştaki belirsizlik kaygıya neden oluyordu”

Ülkemizdeki ilk Covid-19 vakasının 11 Mart’ta açıklandığını, 16 Mart’ta ise ilk kez birinin resmi olarak Covid-19’dan dolayı hayatını kaybettiğini hatırlatan Dr. Sinan Alper, “O günlerde herkes büyük bir korku ve telaş içindeydi. Diğer ülkelerdeki gelişmeler de bilindiğinden, buna ‘sonun başlangıcı’ gibi bakılıyordu. Yaşanan kaygının önemli bir sebebi belirsizlikti. Her şey değişmişti ve bizi nasıl bir yarının beklediğinden kimse, işin uzmanları bile emin olamıyordu. Belirsizliğin bizi kaygıya sürüklemesi çok garip değil, çünkü düzen ve öngörülebilirlik insanın en önemli psikolojik ihtiyaçlarından. Yetişkinlerin bir ses karmaşası gibi duyulan konuşmalarının içinden düzenli olarak tekrarlayan kelimeleri seçen bebek de avlayacağı hayvanın hareketlerindeki örüntüyü anlayan avcı da geçmişteki tekrarlayan örneklerden hareketle belli bir durumda bir başkasının nasıl tepki vereceğini tahmin eden kişi de aynı prensibe dayanıyor. Bu da ilk bakışta kaotik gözüken bir dünyada tekrarlayan örüntüleri belirle, düzenin prensiplerini anla ve buna göre gelecekte olabilecek şeyleri tahmin et. İnsanın hayatta kalma başarısı, önemli ölçüde bu düzeni anlama ve belirsizliği bertaraf etme becerisine bağlıdır, çünkü bu sayede öğrenir ve öngörebilir” diye konuştu.

“Belirsizlik kaygı uyandırır”

Öngörememenin ise tam da bu sebeple tehlike sinyali olduğunu ifade eden Dr. Alper, “Çünkü ortada bir düzen göremiyor, o düzenin prensiplerini algılayamıyorsanız, bilmediğiniz prensiplere dayanarak geleceği de öngöremez ne zaman ne olabileceğinden habersiz kalırsınız. Bu da sizi tehlikelere karşı savunmasız kılar. Bundan dolayı belirsizlik, insan için olumsuz bir şeydir, tehlike belirtisi olarak kodlanmıştır ve bu sebeple belirsizlik kaygı uyandırır. Kaygılanırız ki belirsizliğin tehlikesinin farkına varalım ve bir an önce yeni düzeni keşfedip belirsizliği ortadan kaldıralım” diyerek insanların belirsizlik durumunda verdikleri tepkiyi ve sebeplerini anlattı.

“Alışmamak gerekiyor”

Bu kaygının en yoğun yaşandığı dönemlerin genelde köklü sosyal değişimlerin arifeleri olduğunu belirten Sinan Alper, “Zira hayatımıza dair köklü değişiklikler olacak, yeni bir dünya oluşturulacaktır. Ama bu yeni dünyada bizim hayatımız nasıl olacak? Bu soruya kimse net bir cevap veremez, çünkü henüz hiç örneği yaşanmamıştır. Tahminleriniz olsa bile her şeyin daha da kötüye gidebileceğine dair kaygınız sizi içten içe kemirir. İşte tam da bu yüzden, Sistemi Meşrulaştırma Kuramı’na göre; insanlar genelde sistem değişikliklerine karşıdır, çünkü düzen değişikliğinin getirdiği belirsizlik hissi, kaygı uyandırır. Bir pandemi tabii ki bu anlamda diğer sosyal değişimlerden farklı, çünkü isteseniz de istemeseniz de hayatınızı değiştiriyor. Size düşen şey ise yeni düzeni anlamaya çalışmak oluyor. Yeni hayatınızın, yeni düzenin prensiplerini anlamaya başladıkça kaygınız azalıyor ve alışıyorsunuz. Çünkü artık pandemi sürecinde hayatın nasıl yaşandığına dair bir yığın deneyiminiz oldu, bir şekilde hayatta kaldınız, neyi nasıl yapacağınızı anladınız. Dolayısıyla sizin için artık eskisi kadar korkutucu bir şey değil” diyerek son dönemde yaşananların bunlara dayandığını aktardı.

“Covid-19 önlemleri konusunda insanlar biraz fazla saldı”

“İşte tam da bu yüzden insanlar günümüzde Covid-19 önlemleri konusunda biraz fazla saldı” diyen Dr. Sinan Alper, “Çünkü haziran ayına geldiğimizde, aylardır herkes her gün onlarca kişinin öldüğü, yüzlerce kişinin solunum cihazlarına bağlı yaşam mücadelesi verdiği bir hayata alıştı. Öyle bir dünyada günlük hayatının nasıl olacağını gördü, evden çıktığında kendisini nasıl bir dünyanın beklediğini öğrendi, bir şekilde eve sağ salim geri dönebildi. Bu da pandeminin getirdiği belirsizliği yavaş yavaş azalttı ve insanlar daha az kaygı duymaya başladı. Peki bu iyi bir şey mi? Genel resme baktığımızda elbette hayır. Çünkü belki insanlar daha az kaygı duyuyor ama bundan dolayı da önlemlere daha az dikkat ettiklerinden, belki de normalde ölmeyecek birçok insanın ölümüne sebep olacaklar” uyarısında bulundu.

“Olası olumsuz sonuçlar devamlı olarak hatırlatılmalı”

Dr. Sinan Alper, şöyle konuştu: “Olası olumsuz sonuçların devamlı olarak hatırlatılmasına, bireylerin ‘Bu zamana kadar bana veya yakınlarıma bir şey olmadı, demek ki bundan sonra da olmayacak’ diye düşünmesinin önüne geçilmesine ihtiyacımız var. Belirsizlik azaldıkça kaygının azalması normalde iyi olabilir ama pandemi koşullarında maalesef insanlığın aleyhine çalışan bir şey olduğunun farkına varmak gerekir.”

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.

banner144
SIRADAKİ HABER