Baştan söylüyorum; bu yazı rahatça okuyup anlayabileceğiniz ve içinde kendinizi bulabileceğiniz türden…
Başlıkta “elzem” kelimesini özellikle seçtim. Çünkü “En lüzumlu, gerekli, vaz geçilmez…” anlamının yerini tutan etkili sözcük yok.
Bazı sözcükler, kendi kök anlamlarıyla kudretlidir.
Yazılı ve sözlü kültür edinmek için uzun yıllardır çaba harcıyorum.
Bazen dil alanında söz söyleme hakkım olduğuna şehvetli bir duyguyla yaklaşıyorum.
Neyse ki “haddini bilme” sınırlarımı terbiye eden birisiyim.
Emin olmadığım, kanaat ve sezgi düzeyinde kalan düşünceleri “bilgi” diye savunmam.
NİTELİKLİ OKUMA
Basit fikir tartışmalarında, “kaç kitap okudun da konuşuyorsun…” gibi sözler sık kullanılır.
Çok sayıda kitap okuduğu halde düşünce olarak sığlıktan kurtulamamış insanlar çoktur.
Çok kitap okuduğu halde konuşmalarında derinlik olmayan, düşüncelerinde tutarsız, zihinsel bağ kurduğu bir kişinin sözlerini tekrar edenleri gözünüzün önüne getirin.
Bu kişiler, okuduklarına hemen inanır, bir fikrin sorgusuz sualsiz savunucusudur.
Hakkında “oysa çok okuyor” diye düşündüğünüz bu kişinin temel sorunu, “eleştirel okuma” becerisi kazanamamış olmasıdır.
Okuma kapasitesi yüksek olduğu halde okuduklarını eleştirel süzgeçten geçirip içselleştiremeyen kişiler çoğunlukla can sıkıcıdır.
Eminim, başkalarının yazdıklarıyla kazandıkları kişilikleri, ilerleyen yaşlarda kendilerine bile sıkıcı gelecektir.
Okur yazar olmaktan, hakiki / eleştirel okur olmaya geçmek ciddi bir çaba ister.
Okuduğun kitap sayısından çok, okuduğunu eleştiren açıdan ele almak önemlidir.
Ben bilgi çeşitliliği kazandıran değişik alanlarda kitap okurum.
Anlamadığım, anlamakta zorlandığım, zevk almadığım, eleştiren bakamadığım, düşüncelerini gramer kalıplarına dökemeyen, tutarsız düşüncelerle örülen, bana bir şey katmayan kitapları okumak için kendimi sıkmam.
BU GERÇEK BİR ANI
“Konuşuyorum o halde varım” kitabımın ilk baskısı yeni çıktığında, kamuoyunda gözde meslek gruplarından birine mensup arkadaş, emeklilik hayalini açıkladı.
Bana göre iddiasız, ilgi duyamayacağım ama onun için büyük bir söz:
“Bir dağ evine yerleşip kitap okuyacağım.”
Bir insan yaşam birikimlerini bir dağ evine yatırıp sıfırdan kitap okumaya başlamaya nasıl adar?
“Ne dersin?” diye sordu fikrimi almak için…
Bir şey diyemedim. Aslında incitmek, kalbini kırmak istemedim.
Ama buradan söyleyeyim.
Yarım asırlık hayatında okuduğu kitap sayısı mesleki alanın dışında 10’u geçmemiş bir insanın eleştiren okur olması kuşku götürür.
Ayrıca kentsel yaşama bulaşmış, modern dünyanın konforundan çıkıp zor köy hayatına en fazla bir yıl dayanabilir.
Ötekini anlama, hayata başka açılardan bakabilme, olayları ve olguları enine boyuna değerlendirip sonuç çıkarabilmeye eleştiren okumanın büyük katkıları vardır.
Kitap ve okumayla ilgili pek çok söz sözlenebilir.
Siz zihninizde ölçün, değerlendirin.
Burada bitiriyorum.
Yazının sonunu üstatlara bırakalım,
Goethe: Okumayı öğrenmek sanatların en zorudur.
Bacon: Okuyorsan ne karşındakileri susturmak, bilgiçlik satmak için ne her okuduğuna körü körüne inanmak ne de konuşmalarına konu olmak için ama incelemek, düşünmek için oku.